17 aylık ayrılık sürecimizde zaman zaman yazılarımla, canlı yayınlar ile gerek sosyal medya üzerinden gerek Haber ERK üzerinden siz okurlarıma ve takipçilerime ulaşmaya çalıştım ve düşüncelerimi paylaştım. Umut ediyorum ki ayrılığımızın sonuna geldik değerli dostlar…
Bu ayrılık sürecinde ise eleştirilerimiz de; haksızlık mı ediyoruz yoksa doğruyu söylüyoruz da söylediklerimizi yanlış mı dile getiriyoruz diye çok düşünme payım oldu.
Ne haksızlık etmek, ne söylemlerimizi yanlış dile getirmemek için "Siyaseti" baştan ve "İYİ" bir şekilde yorumlamaya ihtiyacımız olduğu kanaatine vardım. Siyaset dediğimizde aklımıza bugünlerde iftira, hakaret, kutuplaşma, ayrıştırma, ötekileştirme ve sayabileceğimiz daha birçok farklı negatif kelime gelmektedir.
Oysa nedir Siyaset?
Siyaset; orta bir yol tutarak, ölçülü ve adaletli bir şekilde tüm vatandaşlara eşit mesafede devlet yönetmektir. Yakın tarih sayfalarına baktığımızda Yüce Türk Devletinin daha önce barındırmış olduğu siyasetçileri inceleyebiliriz, hatta birçoğunun yaşamına, devlet yönetimine yapmış oldukları siyasete şahitlikte etmiş sayılırız. Şahitlik edemediğimiz bir şey varsa o da hiç bu kadar ayrıştırılmış ve gerilmiş bir dönem geçirmediğimizdir. Evet, bunu inanarak ve samimiyetimle söylüyorum ki biz sağ sol olaylarında bile bu kadar ayrıştırılmamıştık. Çünkü her daim karşı karşıya oturduğumuzda bile uzlaşamasak da konuşabiliyorduk, anlaşamasak da tartışabiliyorduk.
Dünya sahnesine bakıp kendimize gelişmiş ülkelerden örneklemeler aldığımızda siyasetin ileri toplumlara neler kattığını çok net görebiliyoruz. Bunun örneğini siyaset döneminin ilk yıllarında gelişmiş ülke siyasetlerini ve demokrasisini takip eden ve hatta taklit eden AKP iktidarında bile gördük.
Bugün Türk Siyaseti bir çıkmaza girmiştir, eğer ki komşu komşusunu, kardeş kardeşini oy vermiş olduğu siyasi partiden dolayı düşman görüyorsa takkenin düştüğünü anlamakta zorlanmamalıyız. Bir TV kanalı sahibi iş adamlarını hain bir terör örgütü ile isimlerini yan yana getireceğini iddia ederek şantaj ile para sızdırmaya çalışıyorsa, kaynana gelinini, amca yeğenini asılsız ihbarlarla veya olmayan gizli tanıklarla olmayan suçlamalar üzerinden iftira atarak yargılatma çabasına giriyorsa kel gözükmüş demektir.
Ünlü filozof Platon "Adalet"i toplumun bütünün taşıması gereken bir erdem olarak görmektedir. Platon'a göre toplumu oluşturan her sınıf kendi üzerine düşeni yaptığında o toplumda düzen olur, haksızlık, adaletsizlik olmaz. İşte belki de biz çile çekenlerin çile çekmesine sebep olanlar, siz kendi üzerinize düşeni yapmayanlarsınız!!!
Bir siyaset bilimcisine toplumun siyasal yapısı ile ilgili bilgileri verdiğinizde size üç aşağı beş yukarı toplumun gelişiminin neresinde olduğunu söyleyecektir. Türk toplumu açısından çok partili sistemde yer almamıza rağmen "Hakim Parti" sistemine dönüşmüş bir düzende başarıyı AKP'ye değil başarısızlığı etkisiz muhalefete bağlayabiliriz. Aç bir adamın halinden ancak aç bir adam anlar, siz o aç adamı en lüks mağazaya baştan aşağı donatmak için götürseniz bile gözü hiçbir şey göremeyecek kadar açtır ve beyni istemsiz bir şekilde karnın gurultusunda olacaktır, çünkü tüm algı ve talepleri kaybolmuş açlık dışında bir şey düşünemez olmuştur. Türkiye'nin rakamsal olarak her ne kadar refah düzeyi artmış ve büyüme oranları tavan gibi gözükse de toplumumuzda manevi bir açlık başlamıştır. Bu açlığın en büyük sebebi insanların artık birbirlerini şucu bucu tanımlamalarıyla ayrıştırdıkları ve bölüştürdükleri içindir.
17 aylık "muhacirliğim" döneminde çok ülke gezip, çok fazla analiz yapma şansını elde ettim Türk Cumhuriyetlerinden, Arap ülkelerine, Balkan coğrafyasından, eski Sovyet ülkelerine kadar gezdiğim her ülkenin hepsinin bir ortak noktası vardı. O da şudur ki; demokrasiye bağlılık, adalete güven, insana saygı.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) hadisinde "Bir saat adalet ile hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır" demiştir.
Adaletin ırkı dini mezhebi olmaz. Adaletin körleşmiş kılıcını bilemesi, gözlerini bağlaması ve terazisini ayarlaması şarttır. Toplumsal barışın ve demokrasinin tekrardan Türkiye'de hayat bulabilmesi ancak adil bir düzendeki sosyal barış ile mümkün olacaktır.
İşte bu yüzden toplumuzun her türlü kinden, nefretten ve şerlerden arınabilmesi adına siz değerli okuyucularımı Âdem'e dönmeye, beyninizdeki tüm olumsuzlukları resetlemeye davet ediyorum çünkü inanıyorum ki; Türkiye için her şey İYİ olacak...