Her başlangıcın bir sonu vardır elbet. Ne demiştik? İnsan, doğar, yaşar ve ölür. Siyaset de insan yaşamına benzer. Her siyasi figürün ve her siyasi partinin bir ömrü vardır.
2002 yılının Kasım ayında alınan iktidar sürecini incelersek, her dönemin bir bölüm gibi ayrıldığı bir kitap yazılabilir. Yalan, entrika, rant ve akla gelebilecek onlarca ihanet. "Hiç mi çalışmadır yani" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet! Yol yaptılar(!) ama o da öyle anladığınız gibi değil; kendi yollarını yaptılar. Kendi dinlerini inşaa ettiler. Yeni bir peygamber yarattılar ve tüm bunları İslam'a yaslanarak yaptılar. İşte din, kötü amaçla ve kötü niyetli kişiler tarafından kullanıldığı zaman, çok tehlikeli bir uyuşturucu haline dönüşebiliyor.
2002 yılından bugüne kadar, algı mühendislerinin yoğun çabasıyla, istedikleri her şeye sahip oldular. Ülkemizde, hatırlatmadığınız sürece ekonomik sıkıntı hakkında konuşan bir tek kişi yok! O kadar hızlı gündem değiştiriyor ki muhterem; Ekrem İmamoğlu bile unutuldu ve hatta o kadar ilginçtir ki, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi, zamanında her şeyin buralara gelmesinde payı olan siyasilere umut bağlayan bir muhalif güruh bile oluştu. Aklımız esir ama fikrimiz isyanda yani!
Sonuç olarak; ne yapılırsa yapılsın, nasıl algı oluşturulursa oluşturulsun, Sayın Cumhurbaşkanı da biliyor ki bu iş bitti! Kendisinin bile inanamadığı o riyakar halk desteği olmasa, kendisi, ailesi ve destekçi iş adamları hakkında açılacak davaların ardı arkası kesilmeyecek. Ancak bu dakikadan sonra; ne, ne yaptığını bilmeyen ve "REİS" diyen halk, ne de o iş adamları Ak Parti'yi iktidarda tutamayacak. Nasıl diyordu büyük usta; "aşağıdan, yukarıdan, yolun sonu görünüyor"