Milli Bayramlarımızın olduğu gün ya da haftalara rastlayan Cuma Hutbeleri özellikle son yıllarda hep eleştiri konusu oldu. Bu gidişle öyle olmaya da devam edecek. Oysa İslamiye ayrıştırıcılığa, bölücülüğe, fitne ve fesat çıkmasına yol açacak davranışlara kökten karşıdır. Dinimiz, İslamiyet’e kalbi ısındırılacak olanlara, yolda kalmışlara bile dinlerine, inançlarına bakılmaksızın zekat verilebileceğini, yardımcı olunacağını emrederken Müslümanları dinden soğutucu davranışlara girmek doğru değildir. Şurası bir hakikat ve toplum içinde yaşayan herkes şahit olmuştur ki, “Bunlar Müslümansa ben değilim”, “Namazımı evde kılarım ama camiye gidip onların arkasında namaz kılmam”, “Diyanet’in hazırladığı siyaset kokan hutbeleri dinlemem” gibi ifadelerle sık sık karşılaşıyoruz. Bu ifadeleri söyleyenler arasında Hacılar, İmam Hatipliler, İlahiyat Fakültesi mezunları bile var. Yazık değil mi, günah değil mi? Bu vebali kim nasıl çekecek? 25 Ağustos’a rastlayan Cuma Hutbesi yine eleştirilere konu oldu. Oysa, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan hutbe yine aynı ayet ve hadislerle başlayıp şöyle tamamlansa idi daha güzel ve İslamiyet’in şiarına uygun olarak daha kucaklayıcı, ısındırıcı, kolaylaştırıcı ve müjdeleyici olmaz mı idi?
İşte ben de bir örnek olmak üzere baş tarafa Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 25 Ağustos 2023 hutbesinin giriş bölümünü küçük değişikliklerle aldıktan sonra devam ederek örnek bir Hutbe hazırladım. Buyurun:
Değerli Müslümanlar;
Muhammed Suresi 7. Ayette Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey İman edenler! Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.”
Peygamber Efendimiz de bir Hadis-i Şeriflerinde “Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihat edin” buyurmaktadır.
Aziz Müminler!
Bizler Türk Milleti olarak tarih boyunca din-i mübin-i İslam’a gönülden bağlı olduk. İ’lâ-yi kelimetullah yani Allah’ın ismini yüceltme aşkıyla yanıp tutuştuk. Hak ve hakikati, barış ve huzuru, adalet ve iyiliği yeryüzüne hâkim kılma gayesinden ayrılmadık. Sonsuz hamd ve sena olsun ki Cenabıhakk’ın yardımı, zalimin hasmı mazlumun umudu olan aziz milletimizin daima yanında oldu. Bakara Suresi 214. Ayette buyurulduğuna göre Mü’min gönüller, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” diye duaya durduğunda Rabbimiz, اَ“Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” nidasıyla Rabbimiz, inananların yardımcısı oldu.
Şöyle ki…
İstiklal ve istikbalimizin teminatı olan Anadolu’yu yurdumuz kılan 26 Ağustos Malazgirt Zaferi, Allah Teâlâ’nın, aziz milletimizi nusret ve inayetinden mahrum etmediğinin şahididir. En güçlü donanmalarla vatanımızı işgal etmek isteyenleri mağlup ettiğimiz Çanakkale Zaferi buna şahittir. Bütün yokluk ve imkansızlıklara rağmen hayasızca akınlara “dur!” dediğimiz Millî Mücadele ruhu buna şahittir. Vatan aşkıyla dolu imanlı yüreklerin Anadolu’muzdan düşmanları kovduğu 30 Ağustos Büyük Taarruz Zaferi buna şahittir.
Çünkü, Malazgirt Zaferi’nin büyük kumandanı Sultan Alparslan Türk Milleti’nin kahramanlığını ve İslam’a hizmetlerini şu cümle ile özetlemiştir: “Biz temiz Müslümanlarız. Bid'at nedir bilmeyiz. Onun için Allah bizi aziz kıldı.”
Çanakkale Savaşlarında da Ordu komutanı olan İstiklal Savaşımızın Baş Kumandanı ve devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk de Çanakkale Savaşı’nı kazandıran ruhu şöyle ifade etmiştir:
"Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur'an-ı Kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise Kelime-i Şehadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyor. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyle çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebriğe değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebeleri'ni kazandıran bu yüksek ruhtur."
Şimdi ellerimizi vicdanlarımıza koyarak fikrimizi, kararımızı açıkça ifade edelim; hutbemizin başında okuduğumuz ayet ve hadislerle Sultan Alparslan ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri arasında bir çelişki var mı? Yok değil mi? Çünkü ifadeler ve o ifadelerin kaynağı olan niyetler o kadar açık ki.
Milletimize önderlik ederek o büyük zaferleri kazandıran ve bu hutbeleri okumamıza vesile olan kumandanlarımızla onların emrinde canla başla savaşan kahramanlarımıza şükranlarımızı sunuyor, Allah’tan rahmet diliyoruz.