Milliyetçilik tarihi bir akışın, toplumsal bir dönüşümün sonucu, ancak her milletin milliyetçiliği kendi şartlarının ürünüdür. Tarihi akışın sonucu olan bir fikir aynı zamanda toplumlar için kaçınılmaz olandır. Bazı çevreler tarafından anlaşılmayan da budur. Milliyetçilik, kendisinden kaçınılabilir, bu ülkeye uğramadan savuşturulabilir bir fikir ve yaklaşım tarzı zannedilmiştir. Bu yüzdendir ki, milliyetçiliğe mesafe koymak, bütünlüğü korumakla eşdeğer sayılmış, millet olmanın adımlarının atılmasında gecikilmiştir.
Osmanlı milliyetçilikle, önce Balkanlar'da karşı milliyetçiliklerin isyanı ile tanışmış, her kalkışmada bir parçasını kaybederek ağır bedeller ödemek zorunda kalmıştır.Sırp, Yunan, Bulgar isyanlarının her biri milliyetçi kalkışmalardır ve her birinin Osmanlı düşünce hayatı üzerinde ayrı tesirleri olmuştur. Bir taraftan toprak kaybedilirken bir taraftan da milliyetçilikle ilgili düşünceler şekillenmeye başlanmıştır.İşte milliyetçilikle ilgili ilk yargılar bu karşı milliyetçilikler üzerinden oluşmuş,onun bölen tarafı görülmüş, toplayan- bütünleyen tarafı görülmediği için uzun yıllar milliyetçiliğe mesafeli kalınmıştır.
Bu ilk karşılaşmaya gösterilen tepkiler büsbütün haksız da değildir, Osmanlı çok milletli bir İmparatorluktur, bir milletin milliyetçiliğini yapmanın karşı milliyetçilikleri kışkırtacağı, devleti bütün halinde muhafazanın güçleşeceği düşünülmüştür. Her devlet modelinin ideolojisi farklıdır, milliyetçilik milli devletlerin ideolojisidir, onu çok milletli imparatorlukların düşünce ve siyaset biçimi haline getirmek, imparatorluğu, şemsiyesi altındaki milletlerin sayısınca parçalara bölmektir. Osmanlı'nın başlarda milliyetçilikle ilgili duyarlılıklarının arkasında bu parçalanma korkusu vardır. Bu korku, adı konulmasa da milli duyarlılığın ilk şekli, ilk yeşerme biçimidir, sonraki yıllarda Türk milliyetçiliğinin karakterini tayin edecek en önemli unsurlardan biri de budur..Onun için Türk milliyetçiliği tedirgin bir milliyetçiliktir, hafızası kopmaların, parçalanmaların, büyük felaketlerin hatıralarıyla doludur. Her tedirgin milliyetçilik gibi savunmacı, müteyakkız,şüpheci ve milletten çok devlet odaklıdır.
Türk milliyetçiliğinin devleti öncelemesi sadece imparatorluk parçalanırken teşekkül etmesiyle ilgili değildir. Milliyetçilik, yazının birinci bölümünde de ifade ettiğimiz gibi bir devlet ve millet kurma doktrinidir.Duruma göre öncelikleri değişebilir.Devletini kurmuşsa milleti, kuramamış veya devletine yönelik tehditler söz konusu ise devleti önceler.Bir diğer neden de milli kültürün din- devlet birliği şeklinde oluşması,dinin korunması ile devletin kaderinin birlikte ele alınmasıdır.Dinin devletle kaim olacağı düşüncesi, Türk toplumu için devlete her zaman -kutsal- bir mevki verilmesine neden olmuştur. Milliyetçiliğin ilk tezahürleri sayılabilecek Osmanlıcılık-İslamcılık gibi düşünce akımlarının hedefi de -devleti- koruyacak, toplumu bir arada tutacak bir çıkış yolu bulmaktır. O dönem İslamcılığının hedefi hiç bir zaman toplumu İslamlaştırma olmamış, bir siyasi ilke olarak farklı etnilere mensup Müslümanları bir arada tutmak için kullanılmıştır. Milliyetçilik bu dönem kendi etiketi ile değil, devleti kurtarmak için farklı etiketler altında faaliyet yürütmüştür. Milliyetçilik kuramcılarından bazılarının, milliyetçiliği her renge girebilen, her düşünce biçimini amaçları için kullanabilen bukalemun bir ilke olarak görmelerinin sebebi budur.Devlet ve milletin bekası, varlığının devamı için milliyetçilik bu gayeye hizmet edecek her düşünce, her ideoloji ile işbirliği yapabilir. Günümüzde bunun örneği İran, yakın geçmişte örneği Sovyetler Birliğidir. İran Milliyetçiliği Şiilik kabında, Rus milliyetçiliği Komünizm kabında faaliyet göstermiştir. Günümüzde siyasal İslamcılık, insan hakları gibi etiketler altında faaliyet gösteren başka milliyetçiliklere, özellikle etnik milliyetçiliklere rastlamak mümkündür. Milliyetçilik, her zaman kendi adını kullanmamakta, toplumların yapısı, konjonktür ve diğer şartlara göre muhtemel dirençleri kırmak için farklı adlar altında faaliyet yürütebilmektedir. Türk milliyetçiliğinin tedirginliğini derinleştiren, vehimlerini harekete geçiren de budur!
Not.Devam edecek...