ABD, BM’nin reformu için hazırlanan plan çerçevesinde, daimi üye sayısının, yeni üyelerin veto hakkı olmaksızın beşten yediye çıkarılmasını ve yeni üyelerin Afrikalı olmasını önerdi. Öneride ki ‘’veto hakkı olmaksızın’’ ifadesi dikkat çekiyor. Veto hakkı olmayan daimi üyelik ne işe yarar ki? Veto hakkı olmadığında, daimi üyelikle normal üyelik arasında statü dışında hiçbir fark yok.
ABD’li yetkililerin veto hakkı olmayan daimi üyeliğin hiçbir cazibesi olmayacağını düşünememesi çok ilginç. Açıkça söylemek gerekirse saçma sapan bir teklif yapmış oluyorlar. Bir süre tahdidi yapmış olsalar, mesela ‘’İlk on yıl ya da ilk yirmi yıl veto hakkı olmayacak.’’ deseler teklif cazip olurdu.
Teklifin ilginç yönü, iki daimi üyeliğin de Afrika’ya tahsis edilmiş olması. ‘’Afrika’nın halen daimi üyesi yok.’’ denilebilir. Latin Amerika’nın ve Okyanusya’nın da yok. Kaldı ki 285 milyonluk nüfusuyla en kalabalık dördüncü ülke olan Endonezya, Okyanusya’da ve en kalabalık yedinci ülke olan Brezilya, Güney Amerika’da. Bölgesel denge düşünülüyorsa üye sayısı sekize çıkarılarak, temsilcisi olmayan üç bölgeye birer koltuk tahsis edilmesi daha doğru olmaz mıydı?
ABD iki üyeliği de Afrika’ya tahsis etmek istiyor zira Afrika’yla ilgili hesapları var. Afrika’da güçlenen ülkeler sırasıyla Çin, Türkiye ve Rusya. ABD, Fransa ve İngiltere hızla zayıflıyor. ABD’nin amacı bu zayıflamayı durdurmak. Aynı zamanda Türkiye ve Rusya’nın güçlenmesini ve Çin’in kıtayı ele geçirmesini engellemek. Zira ‘’Çin güçleniyor.’’ dediğimizde süreci doğru tanımlamıyoruz. Çin basbayağı Afrika’yı ele geçiriyor.
Beyaz Saray, ABD ve müttefikleri Afrika’da çok yıpranmış olduğundan, seçeceği, destekleyeceği ve vitrine koyacağı iki Afrika ülkesi vasıtasıyla, başta Çin olmak üzere Rusya ve Türkiye’yi durdurmayı ve yeniden güçlenmeyi planlıyor. ‘’ABD’li karar vericilerde, Afrikalılar sömürgeci batı ülkelerine direnir ama kendilerinden olanlara direnmez.‘’ görüşü hakim.
Amerika’nın muhtemel adayları Mısır ve Güney Afrika cumhuriyeti. Mevcut daimi üyelerden bu adaylara muhalefet gelmeyeceği düşünülüyor. Zira her iki ülke de BRİCS üyesi ve iki ülkenin de İngiltere ve Fransa’yla iyi ilişkileri var. Bu ülkelere muhalefet olursa Afrika’nın iki en kalabalık ülkesi olan Nijerya ve Etiyopya diğer adaylar. Beyaz Saray Mısır’la Müslüman ülkeleri ve Kuzey Afrika’yı, Güney Afrika’yla Hıristiyan ülkeleri ve Güney Afrika’yı kontrolü altına alacak. Mandela’nın imajını kullanacak. Mısır’ı güçlendirerek giderek daha bağımsız dış politika takip eden Türkiye’yi dengeleyecek.
ABD’nin planının en zayıf yönü, aday ülkelerin Çin ve Türkiye gibi dinamik olmamaları. Müteşebbis sınıflarının zayıf olması. Özellikle Mısır’ın komşularıyla çok ciddi sorunları var.
Veto hakkı olmayan daimi üyelik aday ülkelere cazip gelmeyeceği gibi bu pozisyonu hak ettiğini düşünen ülkeleri rahatsız edecek ve ABD’den uzaklaştıracaktır. Tek başına Afrika kadar nüfusu olan ve satın alma paritesine göre en büyük üçüncü ekonomi seviyesine ulaşan Hindistan’a, Almanya’ya, Japonya’ya, Türkiye’ye, Brezilya’ya ve Endonezya’ya neden daimi üyeliğe aday dahi gösterilmediklerini kim, nasıl anlatabilir? Bu ülkeler gelecekte Amerika’yı müttefikleri olarak görebilirler mi?
ABD ne yaparsa yapsın Afrika’daki süreci kıramaz. Eylül başında Pekin’de yapılan Çin-Afrika zirvesine 54 Afrika ülkesinin 53’ü katıldı. Afrikalılar sömürgeci batılılardan ne kadar rahatsızsalar Çin’in geliştirdiği modelden o kadar memnunlar. Türkiye, Afrika’ya en çok uçuş yapılan, Afrika’da en çok elçiliği olan ve her yıl yüz bin Afrikalı gencin eğitim amacıyla geldiği ülke. 2000 yılında 4 milyar doların altında olan Türkiye-Afrika ticaret hacmi 2022 yılında 40 milyar doları aştı.
ABD reform olmayan reformlarla vakit ve prestij kaybetmek yerine Türkiye ile ilişkilerini tamir etmeye yönelebilse kendisi adına daha doğru bir strateji belirlemiş olur.