ABD ve AB’nin zayıflama sürecine girmesi ve Çin’in özellikle ekonomik olarak güçlenmesi üzerine, tek süper gücün yani ABD’nin her istediğini yapabildiği tek kutuplu dünya sistemi sona erdi. Bugün itibariyle belki iki süper gücümüz yok ama ABD geçmişle mukayese edilemeyecek kadar zayıf. Hem bu zayıflık hem de Çin’in önderliğindeki Avrasya Blokunun henüz yeterince güçlenememiş olması, diğer devletlere bağımsız dış politikalar uygulama imkanı sağlıyor. Diğer devletlerin bağımsız dış politikalar takip etmesi ABD ve AB’yi daha da zayıflatırken, Çin’in güçlenmesini yavaşlatıyor.

Devletlerin bir bloka üye olmamaları veya blokların soğuk savaştaki kadar katı olmaması bölgesel ve geçici ittifaklara yol açıyor. Bir coğrafyada müttefik olan devletler başka bir coğrafyada rakip hatta düşman olabiliyorlar. Çok kutuplu dış politikanın mantığını anlayamayanlar olan biteni sağlıklı değerlendiremiyorlar.

İddiamızı örneklendirelim. Türkiye Libya’ya müdahale ettiğinde ABD ve İtalya tarafından desteklendi. Karşı tarafta Rusya, Fransa, BAE, Mısır ve Suudi Arabistan vardı. Sudan’daki iç savaşta Türkiye, Mısır ve ABD bir tarafı Rusya ve BAE diğer tarafı destekliyor. Yemen’de başlangıçta iki taraf vardı. Suudi Arabistan, Mısır ve BAE mevcut rejimi, İran ve Rusya Husileri destekliyordu. BAE ve Suudi Arabistan fikir ayrılığı yaşayınca savaşan taraf sayısı üçe çıktı. 

Orta Doğu’da ABD’nin en yakın müttefikleri olan Mısır ve BAE, BRİCS’ e üyeler. ABD’nin Çin’in yerine üretim merkezi yapmaya çalıştığı Hindistan hem ŞİÖ’ ye hem de BRİCS’ e üye. Ambargoyu dikkate almadan Rusya’dan piyasa fiyatından ucuza petrol ve gaz alırken, Batıdan da silah alıyor. ABD’nin uydusu olmakla suçlanan Suudiler, İran’la Çin’in arabuluculuğunda anlaşma imzalıyorlar.

ABD; Kafkasya, Orta Asya ve Afrika’da Türkiye’yi desteklerken hemen sınırımızda bölücü örgütle iş birliği yaparak terör devleti kurmaya çalışıyor. Hemen her yerde rekabet eden Rusya ve ABD, terörist oluşuma karşı operasyon yapmaya kalktığımızda Türkiye’ye karşı birleşiyorlar. Bir taraftan Ukrayna’ya silah satarken, diğer taraftan Rusya’nın ambargodan daha az etkilenmesini sağlıyoruz.

Dört yıl evvel Türkiye, İran ve Katar arasında Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’ye karşı iş birliği varken ve iki grup birçok yerde çatışma halindeyken bugün Türkiye ve Katar üç Arap ülkesiyle sorunlarını çözmüş ve birçok konuda mutabakat sağlamış durumda. Türkiye ve İran bazı alanlarda rakipler bazı alanlarda birlikteler. Türkiye ve Azerbaycan’ın geliştirdiği, ABD ve Rusya’nın desteklediği Zangezur koridorunu en sert muhalefeti İran yapıyor. Öyle ki, Tahran, koridoru savaş sebebi ve İran’ın kırmızı çizgisi ilan etti.

Karabağ savaşında İsrail, Azerbaycan’a tam destek verdi. Bu nedenle Bakü’de İsrail’i Hizbullah ve HAMAS’ a karşı destekliyor. Bu destekle aynı zaman diliminde Azerbaycan, İran ve Rusya, Kuzey-Güney koridorunu inşa edeceklerini ilan ettiler. Yani Bakü aynı anda hem İsrail ve ABD ile hem de İran ve Rusya ile iş birliği yapıyor.

Kimin kiminle müttefik ya da rakip olduğu konuya göre değiştiği gibi zamana göre de değişiyor. Mesela 1. Karabağ Savaşında Ermenistan’ı destekleyen ABD ve Rusya, 2. Karabağ Savasında Azerbaycan’a yol verdiler. ABD, Rusya Ukrayna’ya saldırana kadar Venezüella’ya çok katı ambargo uyguluyordu. Saldırıdan sonra petrol fiyatları fırlamasın diye ambargoyu etap etap gevşetti. Nihayetinde Venezüella kamu şirketine ABD’de benzin istasyonları açma hakkı tanıdı. Dört yıl evvel Hafter’in en büyük düşmanı Türkiye’ydi. Bu yıl Hafter’in kontrol ettiği bölgedeki inşaat ihalelerinin neredeyse tamamını Türk şirketleri aldı. Hafter’in oğluna Ankara’da devlet reisi protokolü uygulandı.

Kısaca ifade etmemiz gerekirse, tek kutuplu düzen öldü. Tarihin sonu öldü. Medeniyetler çatışması öldü. BOP öldü. Gelişmeleri bu şablonlarla değerlendirmeye çalışanlar yanlışa düşerler. Diğer kutup tarafından dışlanan ve bu dışlanmışlıktan kurtulamayan İran gibi ülkeler dışındaki devletler, elbette dengeleri gözeterek kendi ulusal menfaatlerini önceleyen politikalar takip ediyorlar. Asla ABD’nin sözünden çıkmaz dediğimiz BAE, Katar ve Suudi Arabistan bile yeri geldiğinde Amerika’nın tam tersi istikamette hareket ediyorlar.

Türkiye, aşağı yukarı 1 trilyon dolarlık ekonomi. TDT, 2 trilyon dolarlık ekonomi. Bu büyüklüklerle ne büyük güç olabiliriz ne de kutup. Bu nedenle ideoloji temelli dış politika takip etmekten kaçınmalıyız. Osmanlıcılık, Siyasal İslamcılık, başka ülkelerin iç işlerine karışmamız ve rejim ihraç etme gayretleri, Türkiye’ye sadece zarar verir. Ekonomimizi büyütmeyi ve Türk Devletleri Teşkilatını güçlendirmeyi hedeflemeliyiz. Pragmatik dış politika takip etmeliyiz. Herkesle ticaret yapmalıyız. Türkiye’nin 500 milyar dolar ihracat yapacak, yılda 100 milyon turist ağırlayacak ve 100 milyar dolar yurt dışı müteahhitlik geliri elde edebilecek seviyedeki mevcut alt yapısını iyi değerlendirmeliyiz.