Türkiye’de İran Türklüğü denilince homojen bir kitleden bahsedildiği düşünülüyor. Oysa İran Türklüğü, en heterojen Türk grubu. Mesela Rusya, Orta Asya ve Doğu Türkistan Türklüğünün tamamı Sünni-Hanefi’dir. Doğu Türkistan’daki Türklerin %99’u Uygur ve Kazaktır. Oysa İran’da yirmiden fazla Türk grubu var. Bu Türkler, Şii, Sünni, Alevi ve Ehli Hak inanç gruplarına mensuplar.
İran’daki üç büyük Türk grubu olan Azerbaycan Türkleri, Türkmenler ve Kaşkaylar birbirlerine komşu dahi değiller hatta birbirlerine epeyce uzak coğrafyalarda yaşıyorlar. Örneğin Azerbaycan Türkleri ülkenin en kuzeyinde Kaşkaylar en güneyinde yaşarlar. Kaşkaylar ülkenin en batısındadır, Türkmenler ise en doğusunda.
Azerbaycan Türklerinin diğer Türklerden yani Doğu Türkistan, Orta Asya, Rusya ve Anadolu Türklerinden bir farklılığı daha var. Oda nüfuslarının %65’inin vatanları dışında yaşamasıdır. Yani Azerbaycan Türklerinin %35 kadarı Güney Azerbaycan’da %65’i İran’ın diğer bölgelerinde yaşıyor. Öyle ki Tahran, İstanbul’dan sonra en çok Türk’ün yaşadığı şehirdir.
Azerbaycan Türkleri dışındaki Türk halkları Pehleviler yönetimi ele geçirdikten sonra uygulanan politikalarla yaşadıkları coğrafyalarda azınlık durumuna düşürüldüler. Mesela Türkmenler Horosan’ı oluşturan dört eyaletin hepsinde ekseriyetteyken, şimdi bir eyalette (Gülistan) en kalabalık, bir eyalette ikinci en kalabalık ve diğer iki eyalette üçüncü ve dördüncü en kalabalık gruplar. Kaşkaylar bin yıldır çoğunluk olarak yaşadıkları topraklarda azınlık konumundalar. Memleketlerinin adı bile değiştirildi: Farsistan.
İran’da 25-30 milyon arası Azerbaycan Türkü, 4-5 milyon Türkmen, 3 milyon Kaşkay ve 3 milyon muhtelif halklara mensup Türk yaşıyor. Kaşkaylar Alevi geleneklerini sürdüren Şiilerken, Azerbaycan Türkleri koyu Şii ve Türkmenler koyu Sünni’dir. Kere Sünniler, Kazaklar ve Kırgızlar Sünni, diğer Türk halklarından göçebe olanlar Alevi, yerleşik olanlar Şii’dir.
İran’da geleneksel coğrafyalarında yaşayan Türkler lisanlarını ve kültürlerini korumuştur. Azerbaycan dışında yaşayan Azerbaycan Türklerinin çoğunluğu göçmelerinden bir nesil sonra bozuk Türkçe, iki nesil sonra sadece Farsça konuşmaktadır. Karma evlilik gurbetteki Azerbaycan Türklerinde yoğunken diğer Türklerde yok denecek kadar azdır. Hem memleketlerinden uzakta olmaları hem de karma evlilikler nedeniyle gurbetteki Türkler de asimilasyon oranı yüksektir. Hatta gurbete çıkan Türklere, Farsların babaları ve dedeleri diyebiliriz.
İran Türkleri maalesef yerleşik hayata geçtikçe çoğunlukta oldukları bölgeler dışındaki yerlerde Farslılaştılar. Çoğunlukta oldukları bölgelerde de (Azerbaycan dışında) iç göç nedeniyle azınlık durumuna düştüler. Eğer müdahale edilmezse bu bölgelerdeki Türklerde -Sünni olanlar dışında-zamanla Farslılaşacaktır. Azerbaycan göç alan değil veren bir bölge olduğundan Farslılaşmadı.
Türkiye’deki bir başka kanaatte Azerbaycan Türklerinin ekseriyetinin Türk milliyetçisi olduğudur. İran’da Türk milliyetçiliğinin yükselmekte olduğu bir hakikat olmakla birlikte Azerbaycan Türklerinin çoğunluğunun birincil yani en güçlü kimliği Şiiliktir. İran’a bağlılık son derece yüksektir. Rejime karşı olanların dahi, İran’ı bölmek, ayrı bir devlet kurmak ve/veya Azerbaycan’la birleşmek gibi gündemleri yok. Azerbaycan’da yaşayan Türklerde milliyetçilik, gurbettekilerden daha yaygındır.
Türkmenlerde ve Sünni olan Kürt, Peştu, Beluç ve Araplarda tablo Azerbaycan Türklerinin tam tersidir. Bu halklar beş yüz yıldır süren Şiilik propagandalarından ve baskılardan bizardır. Onlar için rejimin yıkılması aynı zamanda bağımsız olmaları yani İran’ın bölünmesi anlamına gelmektedir.
İran rejiminin bel kemiği, üç Şii halk yani Farslar, Azerbaycan Türkleri ve Lurlar’dır. Din adamlarının, dini liderlerin ve ordunun ekseriyeti Türk kökenlidir. İran’daki en dindar halk sanıldığı gibi Farslar değil Türklerdir. Öyle ki rejime karşı olan Türklerin dahi ekseriyeti koyu Şii’dir.
Huzistan eyaletinde yaşayan Araplar, Şii olmalarına rağmen, güney eyaletlerinde mukim Sünni Araplar gibi İran’dan ayrılmak istiyorlar. Zira İran’ın petrol ve gazının büyük kısmı Arapların yaşadığı iki bölgededir. Araplar bağımsız olduklarında kuracakları devletlerin aynı Körfez emirlikleri gibi çok zengin olacağının bilincindeler.
Kısaca özetlemeye çalıştığımız tablo baz alınarak İran politikamız tartışılmalı, sorgulanmalı ve yeniden oluşturulmalıdır. İran’ın, devrimden beri rakip olarak gördüğü Türkiye’yi, her fırsatta baltaladığını da göz önünde bulundurmalıyız.
Rejimin yıkılmasından sonra İran bölündüğünde sadece Azerbaycan ve Türkmenlerin çoğunlukta olduğu Gülistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla yetinecek miyiz? Bu durumda Türklerin %60’dan fazlası Fars tarafında kalacak ve zamanla Fars kültürünün etkisiyle milli benliğini yitirecek.
Fars tarafında ki Türkler Azerbaycan’a geri dönsün desek bu kardeşlerimiz Azerbaycan’ı karınlarını doyuramadıkları için terk etmek zorunda kaldılar. Neden geri dönsünler? Geri döndüklerinde ne yapacaklar ve nasıl geçinecekler? Bu arada petrol ve gaz zengini iki Arap bölgesi bağımsızlığını kazanırsa Fars bölgesinin de hızla fakirleşeceğini göz önünde bulundurmalıyız.
Ya da Araplar dışındaki Sünni azınlıkların ayrılmasını kabul edip Türklerin, Farsların, Arapların ve Lurların ana gövdeyi teşkil ettiği bir federasyon mu kurulmalı? Böyle bir federasyonda Azerbaycan, Kaşkay, Farsistan, Luristan, Sünni Arap ve Şii Arap federe devletleri kurulabilir. ‘’Kürtlerin bu federasyona katılması mı yoksa bağımsız olmalarımı Türkiye’nin lehine olur?’’ sorusu tartışılmalı.
İran bölünürse kurulacak Türk devletlerinin açık denizlerde kıyısı olmayacağını yani rekabet gücünün zayıf olacağını da göz önünde bulundurmalıyız. Şu an itibariyle Güney Azerbaycan’da ve Gülistan’da tespit edilmiş zengin petrol ve gaz rezervleri yok. Ama herhangi bir arama çalışması yapılmış değil. İran, Basra Körfezinde çok zengin enerji rezervleri olduğundan başka yerlerde arama çalışmaları yapmamış. Hazar’da kıyısı olan bütün devletlerin hem karasularında hem de denize yakın bölgelerinde petrol ve gaz yatakları varken Güney Azerbaycan’da ve Gülistan’da olmaması makul değil.
SSCB yıkıldığında hazırlıksızdık. Ama bağımsızlığını kazanan Türk devletleri 50-60 yıldır faaldi. Sadece bağımsız değildiler. Yakın gelecekte Rusya dağılsa, gurbete çıkanlar dışındaki Türklerin devletleri var. Aynı SSCB dönemindeki gibi bağımsızlıklarını kazanacaklar. Oysa İran’da Türklerin devlet yapılanması yok. Yani hazırlıksız yakalanmamızın maliyeti yüksek olur. Bu konuyu gündemimize almalı ve tartışmalıyız.