Önceki gün Halkların Demokratik Kongresi'ne (HDK) operasyon yapıldı, içinde gazetecilerin de bulunduğu 60 kişi gözaltına alındı.
HDK, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 2019 tarihli kararına göre "terör örgütü" olarak kabul edilen Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) devamı.
DTK, terör örgütünün en göz önünde olan ama en az bilinen ayaklarından.
Türkiye, kırk yılı aşkın bir süredir bölücü terörle boğuşmasına rağmen ne yazık ki Örgütün bu şubesi ile ilgili müstakil bir çalışma yok. Üniversiteler bile milli birliğimizi hedef alan bu tip yapılarla ilgili akademik çalışmaları azalttılar.
HDK’nın öncülü DTK 14 Temmuz 2011’de “Demokratik Özerklik” ilan ederek kuruluş amacının ne olduğunu göstermişti. O toplantıda kimler yoktu ki, Nuray Mert’ler, M.Altanlar ve daha birçok isim bu parçalanma ilanına tanık olmak için Diyarbakır’a koşmuşlardı.
O tarihte DTK’nın eş başkanlarının Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk olduğunu hatırlamakta fayda var.
O Ahmet Türk’ü kurtarmak için bazıları ne kadar da çaba harcamıştı.
DTK,2006’da Diyarbakır’da oluşturuldu. Hedefi, Öcalan’ın demokratik uluslaşma dediği dönüşümü sağlamak ve dikkat çekmeden bir Örgüt devletinin taşlarını döşemekti.
Nitekim, Van Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen KCK Soruşturması kapsamında, BDP Hakkari il binasında 8 Haziran 2010 tarihinde yapılan aramada, DTK’nın “gizli sözleşmesi” kabul edilen 14 sayfalık bir belge ele geçirildi.
Bu belgeye dayanılarak hazırlanan iddianamede “DTK’nın BÖLGESEL MECLİS” görevi yaptığı, nihai amacının ayrı bir devlet kurmak olduğu ve paralel devlet denilecek tarzda bir ağ kurduğu ifade edildi. Yani DTK kurulduğu günden beri TBMM’ye alternatif bir Kürdistan millet meclisi gibi görev yapmaktaydı.
DTK’nın ne olduğunu, gelecekte ne olacağını en doğru Öcalan anlatmıştı: “DTK protodur. Çözüm planımıza göre yerel parlamentoya dönüşecektir… TBMM’den önce Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti vardı. DTK Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti konumundadır. Yani zamanı gelince o da Kürdistan Büyük Millet Meclisi olacaktır." (İrfan Sönmez, Kayıp Barış, Elips Yayınevi)
DTK, çok deşifre olunca tıpkı etnik partiler gibi o da ismini değiştirerek HDK ismini aldı. Ama işlevi hiç değişmedi. Bölgede STK’lar bu örgüt tarafından yönlendiriliyor. Örgüte legal görünümlü çalışmalarla alan açıyor. Alternatif bir meclis gibi görev yapıyor. PKK, kurulması hedeflenen sözde devletin ordusu ise HDK’da onun yasama organı, paralel devlet yapılanmasıdır. Bölücü örgüte yönelik yapılan her operasyon “demokrasi elden gidiyor” diye engellenmeye çalışılıyor.
PKK ve türevlerine operasyon söz konusu olunca avazı çıktığı kadar bağıran bir grup var.
Bu çevreler tarafından ülkeyi bölmeye yönelik her operasyon demokrasiden sapma gibi sunuluyor. Bölmenin, şiddetin, ayrılıkçılığın demokrasisi olmaz.
Bu, kimsenin mahiyetini bilmediği barış veya çözüme darbe olarak da mütalaa edilemez.
Barışmak için bölünmek mi gerekir?
Bu tip yapılar toplumdan süpürülüp ayıklanmadıkça terör biter, lakin bölücülük toplumu ufalamaya devam eder.