Yeni sürecin nereye evrileceği, hangi sonuçlara sebep olacağına dair belirsizlik sürüyor. Belirli olan, S.S.Önder’in Öcalan’ın çağrısını okuduktan sonra yaptığı ilavelerdi. Önder, PKK’nın tasfiyesine karşılık, “demokratik siyaset ve hukuki boyutu” Öcalan’ın ricası olarak aktardı.

Bu aktarım, elbette iktidardan bağımsız ve habersiz yapılan bir aktarım değildi. Vatandaşı ürkütmemek için çağrı metnine alınmamış, metin dışında tutularak muhtemel tepkilerin önüne geçilmesi hedeflenmişti.

Kürtçü Mesut Yegen, Perspektif’teki yazısında; ”sürecin belirli yanının PKK’nın kendini tasfiyesi, belirsiz yanının ise YPG ile demokratikleşme” boyutu olduğunu söylüyor.

Ancak sürecin alenilik kazanmasından sonra AKP ve MHP çevrelerinden yapılan planlı açıklamalara bakıldığında, ne ve nelerin olabileceğini tahmin etmek zor değil. AKP geleneği öteden beri ana dilde eğitime olumlu bakıyor. Geçmişte Kürtçülüğü ile maruf isimlere yazdırdıkları raporlarda bunu görmek mümkün. Bunun millet hayatında yaratacağı sonuçlar ısrarla görmezden geliniyor. İspanya, 1978 Anayasası ile 17 özerk bölgeye ayrıldı. Bask ve Katalanlar kendi meclislerini oluşturup, kendi dilleriyle eğitim yapmaya başladılar. Bu bölgelerde İspanyolca giderek gerilemeye başladı. Belki birkaç nesil sonra İspanyolca ortak iletişim dili olmaktan çıkacak, birbirini anlamayan iletişim kuramayan dil bölgeleri oluşacak. Bize örnek demokrasi olarak gösterilen İspanya’da birçok siyasetçi ve düşünce adamı bu durumdan şikayetçi.  Sosyalist Filozof Fernando Savater’in İspanya’nın geldiği durumla ilgili söyledikleri ders niteliğinde, şöyle anlatıyor İspanya’yı: “Özerklik isteyen iki bölgeyi 17’ye çıkardık. Yerelleşmeyi demokrasinin olmazsa olmazı sayıyorduk, ama bugün egoizmi beslediğini, eşitlik ve dayanışma duygularını tahrip ettiğini, neredeyse demokrasi ve özgürlüğün düşmanı olduğunu gördük. Kamu yararı, ortak refah, ortak değerler ve ortak aidiyeti yitirdik. Ayrılıkçılık, bölgecilik ve bölgesel milliyetçilik, fırsatçı bir hastalığa dönüşerek, zayıflayan organizmalara saldırıyor. Koskoca İspanya’yı mahvettik. Bundan nasıl kurtulacağız bilmiyoruz.”

Demokratikleşme adıyla etnikçiliğin önünü açmak, İspanya’yı bütünleştirmemiş, İspanya’yı parçalı hale getirmiştir. Onun için anayasalarla oynamadan bin defa düşünmek gerekir; çünkü ”anayasalar psikolojik ret- kabul metinleri değil, toplum ve devlet sistemi kurma metinleridir. Anayasalar bir virgülün yeriyle ve bağlacı yerine veya bağlacının yazılımıyla dünya kurup, dünya yıkan metinlerdir. Bu özellikleri nedeniyle, vatandaşlık konusunda anayasa maddelerinin değişmesi ile pek çok yasanın değişmesi gündeme gelecektir. Bu değişim başka bir devlet veya başka bir toplum ilanı ve inşası anlamına gelir.” (Birgül Ayman, Ulusalcılık Karşıtları, s.48)

Terörün bitmesi, örgütün tasfiyesi elbette hepimizin temennisi. Ancak bunun karşılığı üniter yapısını kaybetmiş, kabileleşmiş bir Türkiye olamaz, olmamalıdır. Terör örgütleri ile devletin mahiyeti pazarlık konusu edilemez, sadece teröristlerin akıbeti ve sosyal hayata entegrasyonu konuşulur. Bunun yolu da, başka amaçları gerçekleştirmek için el çabukluğu ile anayasayı değiştirmek değil, toplumda infial yaratan suçlar hariç yeni bir infaz düzenlemesidir.