Yaşadığımız çağ, geçmiş çağlardan farklı olarak renkli, kalabalık, ürkütücü ve hepimizin de derinden hissettiği gibi doyumsuzluk çağı. Her türlü medya aracıyla körüklenen, sürekli var olma ve her şeye sahip olma dayatması da devreye girince, tatminsizlik ve sürekli olarak daha iyisini, en yenisini isteyen açgözlülük yaygın hale gelmiş durumda.

Açgözlülük, insanoğlunun en eski ve en rahatsız edici yaygın zaaflarından biri. Bu kavram, daha fazla para, daha fazla mal, daha fazla güç ve daha fazla statü elde etme arzusuyla karakterize ediliyor. Açgözlülük genellikle doyumsuzlukla el ele gider, kişinin sahip olduklarıyla yetinmemesine ve sürekli olarak daha fazlasını istemesine neden olabilir.

Açgözlülüğün kökenleri, insanın hayatta kalma içgüdüsüne dayandırılabilir. Tarih boyunca, özellikle kaynakların sınırlı olduğu dönemlerde, daha fazlasına sahip olma duygusu avantaj olarak görülebilirdi. Ancak modern toplumlarda bu içgüdü kontrolsüz hale gelirse, hem kişinin kendisine hem de içinde bulunduğu topluma zarar verebilir.

Çevremizdeki açgözlü insanları hemen tanıyabiliriz. Açgözlü insanlar, sahip olduklarıyla asla yetinmezler ve hep daha fazlasını isterler. Bencildirler; onlar için kendi çıkarları önemlidir ve kendi çıkarlarını her şeyin önüne koyarlar. Aşırı rekabetçidirler; başkalarını geçmek ve en iyisi olmak için aşırı rekabetçi olabilir, amaçlarına ulaşmak için başkalarını manipüle etmekten çekinmezler.

Açgözlü insanların özellikleri saymakla bitmez. 

Bugün kentleri, ormanları, hayvanları, havayı ve suyu yok eden açgözlü insanlardır. Zaafları açgözlülüğü semirtir, hele hele cehaletle kol kola girerse daha da korkutucu olabilir. Sahip oldukları nitelik ve yeteneklere rağmen güce ve lükse olan açlığını bir türlü doyuramayanlar, sonunda bir suçluya dönüşebilir.

Günümüzde bilgiye olan açlık da bir tür açgözlülüğe dönüşmüş durumda. Daha fazla bilmek, her şeyi öğrenmek ve bildikleriyle tatmin olmamak, bir kısmımızı esir almış durumda. Tatminsizlik duygusu gitgide artmakta. 

Bir yerde durmak ve açgözlü olmamak gerekir. Açgözlülüğün üstesinden gelmek, kötü adamın iyiye dönüşmesi için, bireylerin sahip olduklarıyla yetinmeyi öğrenmeleri ve paylaşma, dayanışma gibi değerleri benimsemeleri gerekir. Bu da küçük yaşlarda öğrenilecek bir şeydir. 

Ayrıca devletin, toplumların daha adil ve dengeli kaynak dağılımını sağlamak için politikalar geliştirmesi çok önemlidir.

Açgözlülük tedavi edilebilir mi? 

Kişi isterse, EVET. Açgözlülük, kişisel gelişim ve terapi yoluyla yönetilebilir ve tedavi edilebilir. İlk adım, kişinin istemesi; açgözlü davranışlarını ve bunların altında yatan kendi duygularını tanımasıdır. Terapi ve danışmanlık, bu duyguları tanıma ve kendini geliştirmek için etkili olabilir.

 Empati kurma, başkalarının duygularını anlamak ve paylaşımda bulunmak, bencillik ve açgözlülüğü azaltabilir.

En önemlisi, kişinin hayatta neyin önemli olduğunu yeniden değerlendirmesi gerekir. Çok paranın, çok evin, çok arabanın ve gücün hiç bir şey ifade etmediğini anlaması, manevi değerlere daha çok odaklanması açgözlülüğü azaltabilir.

Publius Syrus der ki: Yoksulluk çok şey ister, açgözlülük ise her şeyi.

Dünya malı sizin olsa da, sonunda ihtiyacınız olan tek şey, üstünüzü örtecek ve huzurla yatacağınız kadar bir toprak parçasıdır.