Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Mad. 34) "Herkes önceden izin almadan silahsız, saldırısız toplantı ve yürüyüş düzenleme hakkına sahiptir."
Gerçek demokrasilerde, şiddet içermediği sürece farklı protesto yöntemleri hoş karşılanır ve doğal bir hak olarak görülür.
Bireylerin diğer bireylerle bir araya gelerek toplanmaları ve topluca seslerini duyurmaları, demokrasinin en temel unsurlarından biri olarak kabul edilir.
Tıpkı emeklilerin yaşam koşullarını, ekonomik ve sosyal taleplerini duyurmak istemeleri gibi.
Dünyanın hiçbir yerinde, gerçek demokrasilerde kimse bu eylemleri suç olarak görmez.
Sırf yürüdükleri için protestocuların önlerine beton barikatlar kurulmaz, biber gazı ile müdahale edilmez ya da yaka paça götürülmez.
Uzun yıllardır emekli maaşları, yoksulluk sınırının altında yer almaktadır. Ülkenin bütün değerlerini yaratan, emekleriyle ülkeyi bu günlere taşıyan emekliler adeta açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilmiştir.
Açlık sınırının 20 bin, yoksulluk sınırının 66 bin olduğu; asgari ücretin 17 bin, en düşük emekli maaşının 12 bin beş yüz olduğu, büyük şehirlerde 20 bin TL'den aşağı kira bulunmadığı bir ortamda 2024 yılını "Emekliler Yılı" ilan etmek ne kadar gerçekçi, bunu düşünmek gerekir.
Ülkemizde 13 milyon 65 bin emekli var ve durumları ortada.
Başka ülkelerdeki emeklilerle kıyaslamak istemiyorum, çünkü her şey kendi koşullarında değerlendirilir.
Ancak biliyoruz ki, emekli maaşı yaşam standardını sürdürmek için yeterli değildir. Özellikle 2023'ten itibaren emekli maaşları yaşam standardının altında kalmış ve emekliler zorunlu yaşam maliyetlerini bile karşılamakta zorlanmaktadırlar.
Daha önce de belirttiğim gibi, büyük şehirlerde yaşamını sürdüren emekliler kira, sağlık ve diğer temel ihtiyaçlarını karşılamakta oldukça zorlanmakta ve adeta yaşam mücadelesi vermektedirler.
Enflasyon oranlarının yüksek olması, emekli maaşlarının alım gücünü de olumsuz etkilemiştir. Sağlık harcamalarının artması da emeklilerin yaşam kalitesini daha da düşürmüştür.
Özel sağlık sigortası ya da özel hastanelere gitme şansına sahip olmayan emekliler için sağlık hizmetlerinin kalitesi ve erişilebilirliği sınırlıdır.
Emeklilere yönelik bazı sosyal yardımlar, yaşlılar için evde bakım desteklerinin olduğunu biliyoruz ama bu yardımlar her emekliye ulaşmamaktadır.
Bazı bölgelerde daha etkin olabiliyor, bazı yerlerde ise yeterli olamayabiliyor.
Bireylerin dertlerini dile getirmesi, sosyal ve ekonomik taleplerini duyurması niye suç olsun ki?
Ülkeyi yönetmeye ve siyasete talip olanlar önce hoşgörülü olmayı, vatandaşlarını dinlemeyi, kimseyi ötekileştirmeden kucaklamayı öğrenmelidir. Halkına önem veren liderler, onlarla konuşan ve onları önemseyen liderler olmalıdır.
Elbette bize sığınanların yeri başımızın üstündedir ama önce kendi vatandaşlarının haklarını gözetmelidirler.
Hangi Afgan, Afrikalı, Suriyeli, Somalili vb. Çanakkale'nin yerini ve değerini bilir?
Bu ülke için kaç bin şehit verdiğimizi.
Onlar burası bizim vatan toprağımız diyebilirler mi?
İnsanın sevgi, hoşgörü ve nefreti seçmesi kendi elindedir. Bir ülkenin uzlaşı içinde, sevgi ve saygı ile yönetilmesi de öyle.
Birbirimize empati ile bakalım. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkasına da uygun görmeyelim. Birbirimizi duyalım, birbirimizi dinleyelim.
Çareler üretelim.
Luther King der ki: "Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik. Bu arada bir şeyi unuttuk, kardeşçe yaşamayı."
Kardeşçe yaşamayı sürdürebilmek için birbirimizin sorunlarını duyalım, en uygun çözümleri üretelim.
Dileğim sevgi, hoşgörü, uzlaşmacı, demokratik haklarını şiddetsiz savunan, sadece demokratik hakkını kullandığı için şiddete uğramayanlardan olmanızdır.