Malum Ankara’da 19 Haziran günü yapılan MHP Olağanüstü Kongresi “Babalar Günü’ne” denk geldi. Ben şahsen bu tür günlere inanmam ve her günü öyle görürüm. 365 günün asgari 350’sinde anamın-babamın sesini duyarım.
Mübarek Ramazanda, güneşin bağrında, yurdumuzun dört bir yanından “Tüzük Değişikliği” için Ankara’ya gelen kardeşlerimizden henüz ayrılmış ve eve dönmüştüm ki, sosyal medyada bir mesaja rastladım. Dünya gözümde küçüldü, manevi perdem karardı. 
1979’un Temmuzunda iki kardeş işyerlerinin önünde şehit edilmişti. İlhami Balcı (27) ve Mustafa Balcı (22). Henüz bebekken babası İlhami’yi yitiren Alper’in mesajıydı o. “Babam mekânın cennet olsun başımızda olabilseydin belki her şey bambaşka olacaktı...”
Sayın Genel Başkanımız, Sayın Genel Başkan Adaylarımız ve Sayın Delegelerimiz,
Lütfen;
Kongreyi, yıllardır itilen-kakılan-ötekileştirilen insanımızın geleceği için gerçekleştirelim.
İçinde bulunduğumuz duruma yetimlerimizin, öksüzlerimizin gözleriyle bakalım.
Hesabımızı, kitabımızı bu milletin beka kaygısıyla sentezleyelim.
Artık görülmüştür ki, mevcut yönetimin bu partiyi toparlaması çok zordur. 
Çünkü krizi yönetemediler, yüz-göz oldular ve maalesef tuz koktu,
Çünkü kendilerini her dönem banko görenler tabandan koptular,
Çünkü taban haklı veya haksız artık onlara güvenmiyor, hatta saygı erozyonu başladı,
Çünkü muhtemelen bir kısmı durumun farkında bile değiller,
Çünkü epey bir süredir “ben memnunum ve umudum var” diyen yok denecek kadar azaldı,
Çünkü bizim gibiler haddini (!) aşarak Tuğrul beye tavır koyarken, TBMM’de onunla sevecen sohbet kandırılmışlık psikozu oluşturdu,
Çünkü geçmişte bu partinin aleyhinde çalışan bazıları 40 kişilik TBMM grubuna girdi,
Çünkü ses getiren projeler ve fikirler üretilemedi, üretilenler olduysa da sunulamadı,
Çünkü okulunda şehit edilen Fırat Çakıroğlu’nun cenazesine yeterince katılım sağlanmadı,
Çünkü HDP’liler TBMM kürsüsünde “Kürdistan illeri” derken oturaklı bir cevap verilemedi, Çünkü TBMM’de tek satırlık bir iz bırakmayanlar korunmaya devam edildi,
Çünkü gündemi bile yakalayamadığı görülen, konuşmayı unutan, ülkücünün gözlerinin içine bakmanın manasını kavrayamayanların kollanması sürdürüldü,
Çünkü güç zehirlenmesini yaşayan bazı seçkinler %10.001 bize yeter imajı verdi,

Siyasette ve hatta sosyal hayatta en tehlikeli işlerden birisidir güç zehirlenmesi…
Korkarım ki, Genel Başkanlığa adaylarının yakınındaki bazı muhteremlerde de henüz sonuç alınamadan güç zehirlenmesinin işaret fişekleri görülmeye başladı.
Şahsiyete girmek istemem ve inşallah yanılırım ama epey bir süredir bunu hissediyorum.
Buna neden meyledersiniz anlamış değilim?
Hani biz bu milletin istiklali ve istikbali için yola çıkmıştık? 
Hani biz önce ülkem ve ülküm diyecektik?

Bir düşünün bakalım, yetimlerimizin hayatı acaba nasıl olurdu, eğer hayatta olsalardı, eğer ailelerine kol-kanat gerebilselerdi, eğer şimdiki seçkinlerin yerinde onlar olsalardı?
Babası şehit olduktan sonra dünyaya gelen, şehit amcasının adaşı Mustafa genç yaşta hayata veda eder miydi eğer İlhami Balcı sağ olsaydı?
Kongreye bir kez de bu pencereden bakın, aralayın perdeyi, sadece gözlerinizi değil kalbinizi de açın ki belki ayaklarınız sizi vicdanınızın götürdüğü yere götürür. 
Es-selam olsun, vesselam olsun, has-kelam olsun güce güç katanlara...
[email protected]