De-factoleri (oldu-bitti) kabullenmemeli başlıklı ilk yazım, Kasım 1993’te yani bundan 31 sene evvel yayınlanmıştı. O zaman demişim ki, “…Kararlı bir ülkenin insanı olmak kadar onur verici şey olmasa gerek.” Karar… “En kötü karar bile karasızlıktan iyidir”, sözü ne kadar değerli değil mi?
Darı Ambarı:
Suriye’de Baas Rejiminin çökmesi sonrası bölgede dengeler mutlaka değişecektir. Bu bağlamda ön alma çabasında olanlar çoğaldı. Kargaşadan semere emeliyle düşünde darı ambarı görenler var.
Diyarbakır’da, HAK-PAR (Hak ve Özgürlükler Partisi), PWK (Kürdistan Yurtseverler Partisi) ile PSK (Kürdistan Sosyalist Partisi) adlı üç partinin düzenlediği bir çalıştay yapıldı. Yahu bunlar çok küçük partiler ne önemi var denemez… Aynı ambara TBMM’de temsilcisi olanlar dahil, bütün ayrılıkçı oluşumların sulandığı görmezden gelinemez.
Suriye’deki durumdan feyzle, Türkiye’de de bir şeyler yapabilir miyiz umuduyla çalıştayın sonuç bildirgesinde, “… 61 yıllık Baas rejiminin çöküşünün Kürtler için yeni bir sayfa açtığını, tarihi fırsatın değerlendirilmesi gerektiği…” demişler.
Ana başlıklarla taleplerinden birkaçı;
* Kürtçenin resmi dil olması,
* Kürt meselesinin çözümü için anayasal güvence,
* Ana dilde eğitim hakkı,
* Kürt kimliğiyle siyaset yapma engellerinin kaldırılması,
* Tutuklu siyasetçilerin serbest bırakılması,
* Özgür siyasal faaliyetlerin önünün açılması.
Buradan Anlaşılıyor ki:
Suriye’deki gelişmeleri, Irak’ın kuzeyindeki oluşumun üçüncü adımı olarak görüyorlar. İlk adımda, 1991’de 1. Körfez Savaşıyla Irak’ta özerk yapı kurulmuş (ABD destekli), ikinci adımda 2003’te 2. Körfez Savaşıyla federal yapıya dönüşmüştü (ABD destekli). Düşünülmüyor ki ABD bizi neden sever(!)…
Şimdi hedef olarak üçüncü adımda, Ahmet Eş Şera liderliğindeki Şam rejimiyle masaya oturmak var. Daha doğrusu, YPG (Halk Koruma Birlikleri) lideri Mazlum Abdi’yi muhatap aldırmak. Türkiye’nin muhalefetini hafifletmek için de Suriye’deki YPG’nin, PKK olmadığına kamuoyunu ikna etmek (ABD destekli). Yersek, gelsin dördüncü adım…
Hilafet:
Buradan sonuç çıkmazsa tedbiriyle, hilafet hususunu yedeklemişler. Biliyorlar ki, hilafetin ayrılıkçılar dışında da taraftarları var. Ayrılıkçılar, Türkiye’nin önderliğinde federatif hilafeti getirelim havucuyla saf müminleri maskelemek veya suskun kılmak istiyorlar. Hilafetin geçmişte nasıl kadük kaldığını bilmelerine rağmen.
Birinci Dünya Savaşı'na girildiğinde Osmanlı Sultanı Reşat cihat ilan ediyor. Öte yandan şimdiki Ürdün Kralı Abdullah’ın dedesi Şerif Hüseyin’e de karşı cihat ilan ettiriliyor. Hilafetin ne etkisi ne de işlevi kalıyor. Öyle birilerinin iddia ettiği gibi ümmetin tek halifesi olmadığı gibi Osmanlı Halifesini kimsenin taktığı da yoktu. Düşmeye gör…
Kararlılık:
Suriye daha çok şeye gebedir. Mevcut kararlılığını sonuna kadar sürdürecek Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti emperyalist planları boşa çıkarabilir. Böylece; federasyoncular, hilafetçiler, TBMM kürsüsünden bile Cumhuriyete saldıranlar, bulanık suda balık arayanlar Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olacaktır. İnşallah…
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun kararlılıkla, “oldu-bitti/de-facto” defol diyenlere.