Özbekistan’ın ilk devlet başkanı Kerimov’un ilk dönemi ‘’kayıp yıllar’’ olarak değerlendirilebilir. Kerimov’un vizyonu Özbekistan’ı bölgenin lideri yapmaktı. Taşkent, bu vizyon çerçevesinde, en güçlü rakibi olarak gördüğü Kazakistan’la tek taraflı bir yarış başlattı. Zira Nazarbayev’in vizyonu Orta Asya Devletler Birliğini kurmaktı. Önerisi rekabet değil iş birliğiydi.
Taşkent’in vizyonu, kendi önünü tıkadı. Zira Özbekler bölgenin en kalabalık halkı. Diğer Türkistan cumhuriyetlerinde de Özbekler yoğundu. Tacikistan’ın %25’i, Kırgızistan’ın %20’si, Türkmenistan’ın %15’i ve Kazakistan’ın %10’u Özbek’ti. Kerimov’un vizyonu ve bu demografik yapı, diğer ülkelerin Özbekistan’a mesafeli davranmasına yol açtı. Gerçi Özbekistan, Özbek azınlıkları hiçbir zaman komşularına karşı kullanmadı. Hatta Tacikistan’da halkın oyuyla yeniden başkan seçilen Özbek asıllı Rahman Nabiyev’in devrilip katledilmesine ve Kırgızistan’da ihtilal dönemlerinde yaşanan Kırgız-Özbek çatışmalarına dahi müdahale etmedi.
Özbekistan’ın vizyonunu gerçekleştirmesi Rusya’nın zayıflamasına bağlıydı. Zira bölge ülkeleri Rusya’yı ‘’abi olarak’’ kabul ediyorlardı ve Kazakistan’ın Rusya ile ilişkileri çok iyiydi. Özbekistan, Rusya ile tek başına başa çıkamayacağından ABD’ye yöneldi. Topraklarında ABD’nin üs açmasına yani Amerika’nın askeri olarak Türkistan’a yerleşmesine izin verdi. Diğer Türkistan devletleri ŞİÖ’ ye katılırken Özbekistan, Beyaz Saray’ın Rusya’ya karşı oluşturduğu GUAM’ a katıldı.
Taşkent, takip ettiği Batı yanlısı ve Rusya karşıtı siyasete rağmen çiçek devrimleri Özbekistan’a sirayet edince şok oldu. Ülkenin her tarafına yayılan ve yüzlerce vatandaşın hayatına mal olan kalkışma bastırılınca Kerimov’un vizyonu da takip ettiği dış politika da değişti. Kerimov’un ikinci döneminde Özbekistan, Kazakistan’la yaptığı tek taraflı rekabeti bırakarak iş birliğine yöneldi. GUUAM’ dan ayrılarak ŞİÖ’ ye katıldı.
Bu politika değişikliğinin ilk sonucu, ABD’nin askeri üslerini kapatarak Türkistan’ı terk etmek zorunda kalması oldu. Orta Asya Devletler Birliği kuruldu. Çin, Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan dünyanın en yüksek kapasiteli ve iddialı doğalgaz projelerinden birini, birlikte hayata geçirdiler. Türkmenistan’da başlayan doğalgaz nakil hattı Özbekistan, Kazakistan ve Çin’i aşarak Şanghay’da son buluyor. Başlangıçta bir tane olan ama kapasite artışına gidilerek etap etap birbirine paralel dört hatta çıkarılan nakil hattına üç Türk ülkesi de gaz veriyor.
Bu nakil hattı inşa edilmeden önce Türkmenistan ve Kazakistan gazlarını Rusya’ya, Özbekistan komşularına piyasa fiyatının epey altında fiyatlara satmak zorunda kalıyorlardı. Özbekistan enerji nakli ve dış ticaret konusunda en dezavantajlı ülke. Kazakistan ve Türkmenistan’ın Hazar’da kıyıları var. Fakat Özbekistan tamamen karasal bir ülke. Nakil hattı yapıldığında Özbekistan’ın ihraç edebileceği doğalgaz hacmi azdı. Satış fiyatları düşük ve talep az olduğundan doğalgaz arama-bulma-çıkarma gayreti yoktu.
Bu hat devreye girince doğalgaz arama-bulma-çıkarma çalışmalarına yoğunlaşıldı. Arka arkaya onlarca saha keşif edildi. Özbekistan’ın gaz ihracatı katlanarak artınca halkın refah seviyesi yükseldi. Üç Türk ülkesinin iş birliği yaparak devasa bir projeyi hayata geçirmesi ve on sekiz yıl sorunsuz yürütmesi gelecek adına umut verici. Neticede Türkmenistan Kazakistan’la komşu. İki ülkenin de doğalgaz rezervleri yüksek. Nakil hattını Özbekistan’dan geçirmeyebilirlerdi. ‘’Biz daha fazla ihracat yapalım daha çok gelir elde edelim.’’ diye düşünebilirlerdi.
Kerimov’un vefatından sonra devlet başkanı seçilen Mirzoyoyev döneminde arka arkaya yapılan reformlarla tam manasıyla serbest piyasa ekonomisine geçildi. İnançlara saygılı laiklik anlayışı benimsendi. Diğer ülkelerle ilişkiler geliştirildi ve Türk Devletleri Teşkilatına üye olundu. Kapalı bir ülke olan Özbekistan dünya ile bütünleşti. Ülke her yıl %6 civarında büyüyor. Özbekistan daha iyi performans gösterecekti fakat covitten ve iki milyon civarında Özbek, Rusya ve Ukrayna’da çalıştığından ve Rusya en çok ihracat yapılan ülke olduğundan, Rusya-Ukrayna savaşından çok fazla etkilendi.
Özellikle tarımda ve turizmde potansiyeli yüksek olan, dünyanın en büyük pamuk üreticilerinden olan Özbekistan pamuğunun %90’ını Çin’e ham olarak yani en düşük fiyatla satıyor. Oysa tekstilde ve turizm de Türkiye en başarılı ve iddialı ülkelerden. İki ülke bu alanlarda iş birliği yapabilir. Emek yoğun olan bu sektörler, kalabalık genç nüfusu olan ve nüfusu hızlı artan Özbekistan için çok önemli. Kamboçya, Vietnam ve Bangladeş gibi ülkelerin başardığı tekstil devrimini Özbekler neden yapamasın?
Özbekistan yatırım yapıldığında Avrupa’nın ve eski SSCB ülkelerinin başlıca meyve ve sebze tedarikçilerinden olabilir. Yeryüzünün en bereketli topraklarından olduğu kabul edilen ve ‘’Türkistan’ın Çukurova’sı’’ denilen Fergana Vadisi, SSCB devrinde Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’a pay edilmiş. Bu üç ülkenin iş birliği içinde, Türkiye’nin tecrübelerinden yararlanarak ve GAP’ı model alarak bir bölgesel kalkınma planı gerçekleştirmesi gerekiyor.
Bağımsızlığını kazandığında 20 milyon civarında olan nüfus 35 milyonu aşmış durumda. Kadın başına doğum oranı 3’ün üstünde ve halkın refahı arttıkça bu oran makul yüzdelerle yükseliyor. Nüfus her yıl yedi yüz bin artıyor; İstihdam yaratılabilirse nüfusun artması çok iyi. Fakat aksi durumda ülke ciddi bir işsizlik problemi yaşar. Bağımsızlık kazanıldığında kalabalık olan Rus azınlık %2’nin altına düşmüş durumda.
Özbekistan ve Azerbaycan ağustos ayının üçüncü haftasında bugüne kadar iki Türk ülkesinin imzaladığı en bağlayıcı ve caydırıcı güvenlik anlaşmasını imzaladılar. Bu anlaşmaya göre, bir ülke Azerbaycan’a saldırırsa Özbekistan, Özbekistan’a saldırırsa Azerbaycan otomatik olarak o ülkeye savaş ilan edecek. Türk ülkeleri bu anlaşmayı model olarak benimsemeli ve birbirleriyle imzalamalı. Öyle ki Türk ülkelerinden birine saldırmayı düşünen düşman yedi devletten mukabele göreceğini bilmeli.
Özellikle Mirziyoyev’in başkan olmasıyla birlikte hızla kalkınan Özbekistan’ın hiç mesafe alamadığı alan yerel yönetimler. Yerel yöneticiler hem yetkisiz hem de halk oyuyla seçilmiyor. Böyle olunca geniş kitleler demokrasiyi içselleştiremiyor. Şehirlerin modernleşmesi sınırlı kalıyor. Turizmde potansiyel değerlendirilemiyor.