Sonunda Erdoğan, beklenen açıklamayı yaptı ve yeni sürecin emrini "ben verdim" dedi.
Düne kadar, sürecin baş aktörünün Bahçeli olduğunu yazan, kendilerini büyük yorumcu/analist olarak pazarlayanlar birazcık olsun utanmışlar mıdırlar? Hiç sanmam.
Erdoğan'ın 22 yıllık iktidarı boyunca topluma gösterdiği en önemli yanlarından biri, her şeyi nefsinde toplaması, iktidarını asla paylaşmamasıdır. Çözüm veya ittifak ortağı olanlar, ancak onun çizdiği sınırlar içinde hareket edebilirler.
Daha Bahçeli, Öcalan'ı meclise davet ederken, -bu davetin Bahçeli'nin bireysel inisiyatifini- çok aştığını, Erdoğan'ın yönlendirmesi ve isteği ile olduğunu yazmıştık.
Çözüm süreci, biraz HDP'nin Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına destek olmayı reddetmesi, biraz da milliyetçilerin toplumsal tepkileri harekete geçirmesi, anketlerde AKP'nin gerilemesi üzerine bitmişti.
Milliyetçiliği kışkırtacak bir politikanın yine milliyetçilerin eliyle bastırılması, etkisizleştirilmesi gerekiyordu. Bahçeli, yeni çözülme sürecinde " milli refleksleri ve kabarma ihtimali yüksek" Türk milliyetçiliğinin ateşini düşürmek için konuşturuldu. Milliyetçilik, milli devletin savunma mekanizmasıdır.Milliyetçi tepkiler, ne kadar az olursa amaçlarına o kadar sancısız ulaşacaklar.
Öcalan'ın meclise davet edilmesinin ise iki muhtemel sebebi var; birincisi ölümü gösterip kansere razı etmek, işin sonunda "bakın Öcalan'ı meclise getirmedik" diye hava atmak, ikincisi ise bunu bizzat Öcalan'ın dayatmasıdır. Çünkü önceki görüşmelerde de Öcalan, süreç başarı ile biterse HDP milletvekillerine; " silah bırakma konuşmasını burada yapmam," demişti.
Milletvekili seçimleri boyunca Erdoğan ve Bahçeli, muhalefeti -PKK ile- iş birliği yapmakla suçladı. Hatta Kılıçdaroğlu ile ilgili montaj bir kaset yapılmış,Erdoğan meydanlarda sahte olduğunu bile bile bu kaset üzerinden CHP ve Kılıçdaroğlu'na yüklenmişti. Bugün o propagandanın ne kadar yalan ve gerçek dışı olduğu görülüyor.
Bugün öğreniyoruz ki, Ahmet Türk'ün İmralı tramvayına dahil edilmesi Öcalan'ın talebi, Barzani'nin onayı ile olmuş. Çengiz Çandar, "Öcalan istedi, iktidar Barzani'ye sordu, Barzani yol verince Ahmet Türk İmralı kadrosuna dahil edildi," diyor. Görüşme kadrosunu bile, "PKK'yı kastederek; Kürdün kedisini bile size vermem " diyen Barzani'ye sormak hangi ciddi devlet tavrı ile bağdaşır?
Apo ile ne konuşulduğunu, hangi konularda mutabakata varıldığını kimse bilmiyor. Apo, herhalde yapacağı çağrıyı babasının hayrına yapmayacak.Geçmişte ne istediğini sonradan ortaya çıkan belgelerden biliyoruz. Ama bugün nelerin konuşulduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, iktidarın milli devletten hazzetmediği, geçmişte merkezin yetkilerini yerel yönetimlere devretmeye, bir nevi özerkliğe razı olduğudur.Şimdi," bize güvenin süreci destekleyin" diyorlar.
İnsan mahiyetini bilmediği bir şeyi nasıl destekler?
Güven, tutarlı,istikrarlı politika ve kadrolara olur. AKP ve iktidarın bu meselede izlediği siyasete bakıldığında böyle bir güveni hak etmediği görülür. Daha düne kadar Osmanlı'da da Lazistan, Kürdistan vardı diyerek ülkeyi eyaletleştirmeye çalışanlara niye güvenelim?
Kandil bile, "tutsak birinin iradesi ile hareket etmeyiz, muhatap Apo değil biziz" diyor.
Bahçeli' de bir nevi tutuklu. Eski AKP Milletvekili Aydın Ünal'ın 15 Ağustos 2015'te Bahçeli ile ilgili attığı twiti hatırlayın. Özet olarak, "Siyasetin zavallısı Bahçeli için yeni bir süreç başlıyor. Yakında Erdoğan ve ailesine ettiği hakaretlerden dolayı bin pişman göreceğiz..." İçindeki hakaretlerinden arındırarak verdiğim bu twitten iki hafta sonra Bahçeli,Erdoğan)'a teslim oldu. (Twitin tamamı, https://eksisozluk.com/aydin-unalin-2015-tarihli-devlet-bahceli-tweeti--5545852) Twitte adeta Bahçeli'nin başka çaresi olmadığı ima ediliyordu. Bu twit gösteriyor ki, Bahçeli' de AKP ve Erdoğan'ın tutsağıdır, iradesi Türk milliyetçilerini bağlamaz.
Silah bırakmaya evet, karşılığında bölünmenin zemini olacak iki dillilik, özerklik gibi tavizlere hayır!