Rahmetli babaannesine ait klişe bir cümleyi sık sık zikreder annem. ‘Kim bu çayı icat edip mercimek çorbasını elimizden aldıysa mezarında rahat yatmasın’ diyen rahmetli bizim şimdi elimizden yitip gidenler karşısında halimizi görse tekrar başını toprağa koyup ‘ee ben ölemm’ demelere doyamazdı...
Şimdi ben de rahmetliden aldığım genlerin gücüyle ’hay bu sosyal medyayı başımıza musallat edenler Allah sizi ala da geri vermeye inşallaaahhh’ desem inanıyorum ki sayısız ‘amiiinnnn’ karşılığı alacağım.
Yılda bir kez check-up niyetine sosyal medyadan ruhumuza ve zihnimize aldığımız darbelerin analizini yapıp sizlerle paylaşıyorum.
Sosyal medya analizimde birkaç grubun öne çıktığını görüyorum; keyif almak için sörf yapanlar, nispetçiler, meraklılar, görüp de görmemiş gibi davranıp salağa yatanlar, çeşitli başlıklarda nemalanmaya çalışanlar, sosyal ve özel hayatındaki ezikliği ona buna çamur atarak unutmaya çalışanlar, şıracılar, benim gibi ‘yok artık bu kadar da olmaz’ diyenler, şov meraklıları, yalancılar, taklacılar...
Daha önceki yazılarımda koca koca insanların trajikomik hallerini makaraya sarmıştım. Laf aramızda bazıları kurumsal ve siyasi kimliklerinin verdiği ehliyet ile ‘değmeyin yağlı boya’ tavırlarıyla da toplumda arz-ı endam ediyor!
Neydi bu haller hadi hatırlayalım;
* “Ahan da ölüyorum, acildeyim, komadayım, ameliyata giriyorum, çıkıyorum a dostlar. Bu da benim serumum, iğnem, doktorum, manyakça yatış hallerim. Hadi bana dua edin...
* “Rahmetliyi önce defnettik, ailesinin acısını paylaştık sonra taziyesine gidip el açıp dua ettik. Fakat hepsinde fotoğrafları haberimiz yokmuş gibi çektirirken arada bir kameraya bakmayı da ihmal etmedik rahmetliye ayıp olmasın diye...”
* “Yedik, içtik, paraları saçtık, kutladık, tatile gittik, çıldırdık. Bunları yaparken minicik beynimizle herkes bizi kıskanıyor ve merak ediyor diye düşünerek bir taneyle yetinmeyip onlarca fotoğrafını çekip paylaştık. Çaaatt diye çatladınız mı?”
* “Kolundan tutup çektiğimiz her ünlü ve siyasetçi ile fotoğraf çektik altına da ‘canım abim, ablam, büyüğüm ile istişare ettik. Ben ne desem yapar ha millet aklınızda tutun o göre burnumdan kıl almaya çalışmayın her şey ücrete tabi’ tarzı pozların altına sıyırma cümleler de ekledik. İşi olan bu arkadaşları aramayı unutmaz değil mi?”
Ve daha niceleriyle size toplumu yansıtmıştım. Son süreçte de kurumlarımız üzerinden yürütülen yanlış tanıtımlar göz tırmalıyor. Yapılan çalışmaların ve hizmetlerin paylaşımı ‘samimi bir şekilde’ tabiki yapılsın fakat odalar arası ışınlanan ziyaretçiler ile içilen çay kahve paylaşımlarına diyecek bir şey bulamıyorum ‘ne gerek var canım’ demekten başka!
Sadece biz sıradan vatandaşlar değil devlet kademeleri de rahatsız bu düstursuz sosyal medya kullanımından. Ne yapalım peki? Sosyal medya kullanımını ehliyete bağlasak ne iyi olur... Sağlık raporu, kimlik bilgileri, fotoğrafı, adresi, kaydı, bağlayıcılığı olan kişilere kullanım şifresi ve izni verilse çakma hesaplar üzerinden sallama, asma, giyotine götürme, çamur ve b.. atma durumlarının da önüne geçilmiş olur!
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz haftalarda ‘Umre’yi Antalya gibi tatil yerine çevirdiniz artık yeter’ çıkışı yapmıştı. Keşke bu alkış toplayan çıkışı kurumlarımızın sosyal medyayı abartılı ve gereksiz kullanımı için de yapsa...