Türkiye bir seçimi daha geride bıraktı. Gelecek seçim ne zaman olur, kim yaşar, kim göçer sadece Allah bilir…

Otuz yılı aşkındır yazdıklarımdan ne sildiğim ne de pişmanlık duyduğum oldu. Tamamı kayıtlarda duran teknik yazılarım mesleki dergilerde, siyasi-sosyal-ekonomi yazılarımın yüzde doksanı da ülkücü basında yayınlanmıştır.

Milletvekili aday listeleri kesinleştikten sonra, 1 Haziran 2018 günkü yazımda, “…ben listelere bakarken siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, Ocak’ta yetişip de erozyona uğramadan ayakta kalanlardan kaçı kazanabilecek yerde ona bakarım…” demiştim.

Seçimler tamamlandı. Doğal olarak baktığım husus yine, ortaokul yıllarında adım attığım ve son nefesime kadar inşallah mensubiyetim sürecek olan Ocak çatısında nefeslenenlerden kaç kişi var soruma cevap aradım ve çok tatminkâr olmasa da epey sayıda isim gördüm.

Bu yeterli mi? Elbette hayır. Hedef, Cumhurbaşkanından, Bakanlarına, milletvekillerine, bürokratlarına kadar ekseriyeti Ocak’ta nefeslenenlerden oluşacak bir kadronun ülkemizi yönetmesi ve cihana işte budur dedirtmesi olmalıdır. İbn-i Haldun derki, milletlerin ve devletlerin tarihlerine uzun vadeli bakmak gerekir. Olur inşallah…

Kim kaybetti?

Halkın yüreğine dokunamayan, telefonla aranmaya bile çekinilenler kaybetti.

Dünyayı ve Türkiye’yi takip etmeyenlerden ekip kuranlar kaybetti.

HDP’li bakanım da olacak diyenler kaybetti.

Şeker Fabrikalarının zorunlu işletim süresini 5 yıldan (örneğin) 25 yıla çıkaracağım demek yerine geri alacağım diyenler kaybetti.

Listelerini aynı kulvar oyuncularından kurarak maça 3 kaleci ile çıkanlar kaybetti.

Sen-ben-bizim oğlan açmazına düşenler kaybetti.

Milletvekili olmak için istifa ederek teşkilatlarında yönetim boşluğu oluşturanlar kaybetti.

Bir siyasinin başka bir siyasiyi yererken bir paşa tarafından alkışlanmasını usulünce yermek yerine o paşanın apoletlerini sökeceğim diyenler kaybetti.

En son 2002 yılında önünden bilgi, belge, rapor geçenlere manifesto/plan/program/proje hazırlatanlar kaybetti.

Kim kazandı?

Bu seçimlerin tek kazananı Sayın Cumhurbaşkanı, siyasi parti ise HDP’dir. Batıdaki büyük şehirlerde HDP’nin oransal oy artışı stratejisine celallenmeden bakılırsa meramım anlaşılır.

Türkiye’yi Yönetecekler Ne yapmalı?

Yaşadığımız coğrafya vatanımızdır ve vatanımız kaderimizdir. Vatanımızı ancak ve ancak güçlü olursak koruyabilir, iç huzuru sağlayabilir, refahı artırabilir ve kardeşlik katsayımızı yükseltebiliriz.

O halde;

Yetkinlerden oluşan bir bakanlar ve bürokratlar ordusuyla atağa geçilmelidir.

Devletin dini adalettir inancıyla kul hakkına riayet edilmelidir. Ötekiliğin acısını sadece yaşayanlar bilir.

İşin ehline verilmesi gerektiği, ayet-i kerimesi harekete geçirilmelidir.

Türkiye’nin Kızıl Elmaları gözden geçirilmeli ve gerçekleşmesi için çaba gösterilmelidir.
Ülkesel refahın yolunun üretim ve ihracat olduğu bilinciyle planlamalar yapılmalıdır.

Türkiye Sevdalıları Ne Yapmalı?

Şimdiye kadar görev yapan 27 Başbakandan hiçbiri Ocak’ta nefeslenenlerden olmadı, olamayacak da çünkü artık öyle bir makam yok.. Bu içimizde bir ukde ise şimdiden yeni bir hedef belirlenmelidir. Cumhuriyetin yüzüncü yılında bir Ocaklıyı Cumhurbaşkanı seçme hedefi.

Evet, yad bildi, yaban bildi, âlem bildi lakin ülkücüler bilmedi birbirinin kadrini, kıymetini tezini ters yüz etmek artık bir mecburiyettir.

Herkes kendi penceresinden kendini haklı görebilir lakin bir gerçek var ki, hiçbir seçimde bu kadar dağınıklık olmadı. Bütün bunlara rağmen kanaatimce yine de iyi netice alındı. Unutmayalım, sel gider kumu kalır, su akar yatağını bulur, bugün duygusal tavır koyduklarınızla yarın yollarınız kesişebilir.

Bir örnek ister misiniz?

57.’nci hükümet döneminde (1999-2002) MHP’li bakanları yazılı ve/veya sözlü soru önergeleriyle en fazla yoran muhalefet milletvekillerinden bazıları sonraki yıllarda MHP milletvekili oldu.

Kesişen yollara başka bir pencere açalım mı?

Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinden kaçı geçmişte DYP, ANAP, BBP’de milletvekilliği, Belediye Başkanlığı vb. görevlerde bulundu, kaçı ayrıldı gitti başka parti kurdu sonra tekrar döndü ve seçildi.

İyi Parti milletvekillerinden kaçı geçmişte ön-seçim vesaire olmadan tepeden MHP’de milletvekili yapıldı, partinin ekran yüzü oldu.

Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden kaçı geçmişte MHP milletvekili, belediye başkanı idi, kaçı Ocak’ta nefeslenenlerdendi? (Örnek, Ankara’nın 3 bölgede birinci sıraları)

Umdelerimizden birisi de “önce ülkemdi” değil mi? O halde Milliyetçi Hareket Partisi, İyi Parti, Adalet ve Kalkınma Partisi demeden, gereksiz sürtüşme ve restleşmelere girmeden Ocak’ta nefeslenenler meselelere el atmalıdır. İnanın bu manada zemin hiçbir zaman bu kadar elverişli olmadı. Kısaca, herkes kendine yakışanı yapmalıdır.

Bu yazı seçimlerden sonraki ilk yazım olmakla birlikte, seçimlerden önce yazdığım yazıların da bir özetidir. Seçim sürecinde yaşanabilecek iç yangıların ve yansımaların derdinde olarak yazmıştım. Şimdi de TBMM çatısı altında bunun kardeşliğe dönüştürülmesi hissiyatı ve hassasiyetiyle yazıyorum. Hani Türk filmlerinin klasik bir deyişi var ya, “durun siz kardeşsiniz” işte o misal.

Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun, karla abdest alıp cenaze namazı kıldığı günü unutmayanlara.