Suriye’de olup bitenlerden sonra en çok gündeme gelen konulardan biri de Emevi Camii ve orada namaz kılınması. Öyle ki nerede ise Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksa bile gölgede bırakıldı.
Oysa gerçek olan şudur: Emevî Camii camilerden bir cami, mescidlerden bir mesciddir. Dinen diğer camilere göre öne çıkan yalnızca üç mescit vardır: 1- Mekke'deki Mescid-i Haram, 2- Medine'deki Mescid-i Nebi, 3- Kudüs’teki Mescid-i Aksa.
Üstelik Emevî Camii İslam tarihinin kanayan bir yarasını hatırlatır. Geçmişte orada okunan hutbe ve vaazlarda Hz. Ali ve çevresine küfrediliyordu. Halife Ömer bin Abdulaziz'e kadar da bu küfürler devam etti. Kaldı ki şimdi yeniden fethedilmiş gibi gösterilen Emevi Camii Esat döneminde de ibadete açıktı. 2008 yılında gittim, gördüm ve hatta namaz kıldım da ondan biliyorum!
"Orada okunan hutbe ve vaazlarda Hz. Ali ve çevresine küfrediliyordu" diye boş ye re söylemiyoruz. İşte 1100'lü yılların başlarında tamamen kaynaklara dayanılarak yazılan İbnü’l Esir’in 12 ciltlik İslam Tarihi (El Kamil Fi't Tarih) isimli eserinden Ömer bin Abdulaziz'in kendi anlatımından aktarılan ilgili bölüm:
"Babam hutbe okuduğu zaman Hz. Ali hakkında kötü konuşulacak yere gelince tereddüt eder, lafı gevelerdi. Ona dedim ki: 'Hutben çok güzel akıp gidiyor da sıra Hz. Ali'yi zikretmeye gelince kusurlu olduğunu anlıyorum.' Babam, 'bunu anladın mı' diye sordu. Evet, dedim. Babam bunun üzerine, 'Bak yavrum, çevremizde bulunanlar eğer bizim Ali hakkında bildiğimiz iyi şeyleri bilseler bizden ayrılırlar da Ali'nin çocuklarına koşarlar" diye karşılık verdi.
Nitekim Ömer Bin Abdülaziz Hicri 99, Miladi 717 yılında Halife olunca hutbelerde Hz. Ali ve çevresine küredilen bölümü çıkararak onun yerine günümüzde de hutbelerde okunmakta olan ve "Innallahe ye'muru bi'l-adli ve'l ihsan..." diye başlayan Nahl Suresi 90. Ayeti okumaya başladı.
Emevî Camii'ne ve Emevilere olağanüstü haller yüklemeye çalışanlar acaba bütün bunları biliyorlar mı çok merak ediyorum. Ben Emevi Camii konusunda bir paylaşım yapınca Prof. Dr. Mahir Nakip "Tamamen haklısınız" diyerek şu ek bilgileri de gönderdi: "Emevi Camii ayrıca İslam tarihinin ilk süslü-şatafatlı camisidir. Bir de, 4 İslam mezhebine mensup olanlar için ibadet bölümleri vardır. "
Buradan şunu da anlıyoruz ki, Halifeler ve gelip geçen İslam ülkesi liderlerinin saray, lüks, şatafat, israf, savurganlık merakının Emevilerle başlayıp artarak devam ettiğini söyleyebiliriz.
Özetleyecek olursak Emevî Camii, İslam tarihinin en acılı bir döneminin yaşandığı günlerin izlerini taşıdığı, Peygamberimizin torunları ve Hz. Ali'nin oğulları Hz. Hasan'la Hz. Hüseyin'e yapılan zulümleri hatırlattığı için özenilecek, büyütülecek bir yer değildir.
Ayrıca, yazımın başında da belirttiğim gibi Şam ve orada bulunan Emevî Camii şimdi kılıç hakkı ile fethedilen bir yer değildir. Zaten ibadete açıktı ve işaret ettiğim gibi ben de yıllar önce gidip görmüş, namaz kılmış, çevresinde bulunan ilk hava şehitlerimiz olan Fethi, Nuri ve Sadık Beylerle Selahaddin-i Eyyubi'nin mezarlarını ziyaret etmiştim.
Kısacası önünü sonunu düşünmeden ve geçmişte yaşananları unutup günümüz şartlarına, siyasi gelişmelere göre yön tayin edivermekte üstümüze yok.
Şimdi Suriye'de yeni bir dönem başlıyor. Ancak her şey güllük gülistanlık değil. Bölge ABD, İsrail ve hatta Rusya kıskacından kurtulmuş/kurtarılabilmiş değil. İsrail nerede ise Şam'ın burnunun dibine kadar girdi. Bin kilometreye yakın olan sınırımızın önemli bir bölümü hala terör tehdidi altında. Kısacası belirsizlikler çözüm bekleyen konular var.
Onun içindir ki bazı çevrelerde görülen zafer sarhoşluğunun sonunda ne olacağı belli olmaz. Devletimiz öncelikle diplomasi, gerektiğinde de güç kullanarak milletimizi rahatlatmak, sayıları milyonları bulan mülteciler konusunu da en kısa zamanda çözüme kavuşturmak zorundadır. Devletimizin gücü buna yetecektir.