Bir Şeyler Simüle Ediliyor!

12 Eylül askeri darbesine giden süreçte, ABD’nin Türkiye’yi sağ-sol kutuplaşmasına sürüklediği, NATO destekli bir darbeyle sonuçlanan bu dönemde siyasal İslam’ın zarar almadan süreci atlatıp güçlendiği bilinen bir gerçektir. Bugünkü siyasi atmosferde, benzer yöntemlerle yeni bir senaryo sahneye konulmakta.

ABD ve müttefikleri, toplumu sinir uçlarına kadar analiz ederek planlar yapmakta, bu planları simüle ederek hayata geçirmeye çalışmaktadır. Şimdiki amaçları, Türkiye’de bir “Kürdistan” bölgesi kurmak ve bunu bir anayasal zemine oturtmaktır. Bu hedef doğrultusunda, siyasi pazarlıklar, kirli ilişkiler ve makamların dağıtılması üzerinden adımlar atılmakta, toplumsal kutuplaşma daha da derinleştirilmektedir.

En büyük kozları ise, “terörden arınmış” bir Kürt siyasi hareketini meşrulaştırarak Doğu ve Güneydoğu’da bir “Kürtçülük” hareketini güçlendirmektir. Bu çerçevede; af düzenlemeleri, yurtdışındaki Kürt diasporasının Türkiye’ye dönüşü ve büyük bir siyasi organizasyonla geniş tabanlı bir yapı oluşturulması hedeflenmektedir.

Türk Milliyetçiliği ve Reaksiyoner Tavır

Tarih boyunca Türk milliyetçiliğinin reaksiyoner bir yapıya sahip olduğu tartışılmıştır, ancak bu gerçek değişmemiştir. Kürdistan hayali peşinde koşanlar, bu reaksiyoner yapıyı provoke ederek bir sokak hareketine dönüştürmek istemektedir. Onlar, yapay olarak oluşturacakları Kürtçülük hareketine karşı Türkçülük eksenli bir karşı hareketin doğacağını bilmektedir. Hedefleri, bu karşı hareketi sokağa çekmek ve kutuplaştırılmış tarafları karşı karşıya getirerek yeni bir kaos ortamı yaratmaktır.

Neden Milliyetçilik Değil de Türkçülük?

Milliyetçilik yerine Türkçülüğün hedef alınmasının arkasında farklı bir plan yatmaktadır. Türkçülük, milliyetçilikten daha spesifik bir kimlik taşıdığı için belirli bir kesimi harekete geçirme ve yönlendirme açısından daha uygun görülmektedir. Ancak bu hareketi bir sokak hareketine dönüştüremeyeceklerini bilenler, sinir uçlarına dokunarak Kürtçülük karşısında provoke edilebilir bir yapı yaratma peşindedir.

Tam da bu noktada dikkatli olunması gerekir. Sokakta karşı karşıya getirilen, kutuplaştırılmış ve provokasyonlara açık grupların çatışması, toplumda daha büyük ayrışmalara ve bölünmelere neden olabilir.