Kaç gündür sn. Ümit Özdağ'ın açıklamaları üzerinden birbirimizi vuruyoruz. Kamuoyu nezdinde kendimizi mahkum etmek için elimizden geleni yapıyoruz.
Yıllar önce rahmetli Galip Erdem, 12 Eylül dönemi kavgasına dikkat çekerek, "korkarım ki 3. taraf iktidar olsun, " demişti.
Öyle de oldu, ülkücüler ile solcular çatıştı, evinde oturup bu ülkeye yönelik tehditlere karşı hiç bir hassasiyet taşımayan, o günün vatan kavgasını sağ-sol kavgası diye değersizleştiren, ülkücülerin şehitlerine niyazi diyen 3. taraf iktidar oldu.
Ülkem işgal edilmesin, bayrağım inmesin, ezanım susmasın diyenler ise bir kenara itildi.
Bugün devletin hiç bir yerinde yokuz.
Bunun nedeni, ülkücülerin kötü yönetilmesi, politika üretememesi, bir türlü 12 Eylül dönemini aşamamasıdır. Bugün hala 12 Eylülde verilen mücadelenin itibarı ile gençler seferber edilebiliyor, vatandaş etkilenebiliyorsa, bu 12 eylül mücadelesinin üzerine hiç bir şey konulamamış demektir.
Ama daha önemlisi sistemin ülkücüler üzerinde yaptığı operasyonlardır.
Sistem devlet talep etmeyen, sivil veya yedek asker olarak lazım olduğunda -kullanacağı- bir ülkücü tipi istiyor. Bunun için de ülkücü kuruluşların demokratikleşerek kendi yolunu çizmesine imkan tanımıyor. Denetim dışına çıkanları etiketleyerek gözden düşürüp, etkisizleştiriyor. Bunu da hareketin içinde nefsini ülke menfaatlerinden üstün tutan muhterislere yaptırıyor.
Düşünebiliyor musunuz, FETÖ ile iş tutan, aynı menzile yürüdüğünü söyleyen, ne istediler de vermedik diyenleri tartışmıyoruz, ama falan İYİ Partilinin FETÖ'cü olma ihtimali var diyerek kendi kendimizi mahkum ediyoruz.
Çözüm sürecinde HDP ile halvete girip, 60 civarında yasa çıkaran AKP'yi tartışmıyoruz, ama İbrahim Kaboğlu'nun organize ettiği bir toplantıya HDP'li bir kişi de katılmış diye kendi insanımızı mahkum ediyoruz. Kaldı ki ,İYİ Parti bunu defalarca yalanlamasına, toplantının mahiyetinin farklı olduğunu açıklamasına rağmen.
Eğer bu ülkede FETÖ ve HDP iş birlikçisi aranacaksa AKP'den kimseye sıra gelmez. Ama biz ne yapıyoruz, AKP'yi aklayıp kendi kendimizi HDP İş birlikçisi, FETÖ yardakçısı ilan ediyoruz. Kendimizi mahkum ediyoruz. FETÖ'cü,HDP iş birlikçisi biziz diyoruz.Ve bunu öyle bir şehvetle yapıyoruz ki, bıçağını hep ülkücüler için bilemiş olanlara malzeme veriyoruz.
Açın gazetelere bakın, eski HSYK üyelerinin itirafları arşivlerde duruyor: 2010 referandumundan sonra Yargıtay'a alınacak 140 yeni üye için telefonun bir ucunda Adalet Bakanı, bir ucunda Pensilvanya pazarlık yapıyorlar ve 140 üyenin 107'sini FETÖ'ye veriyorlar.
Öcalan, görüşmelerimiz illegal, yasal zemine oturmalı diyor, MİT kanunu değiştiriliyor. Daha kötüsü, Hakikatleri araştırma komisyonu kurulsun diyor, komisyon kuruluyor. Çözüm süreci bitmeseydi bu komisyon ne yapacaktı biliyor musunuz? Fail-i meçhul cinayetler için o dönem Güneydoğu'da görev yapmış güvenlik görevlilerini bu komisyonlarda itirafa zorlayacaklar, tiyatral bir ortamda günah çıkaracaklar, kısacası devlet kendi kendini mahkum edecekti. Tabi bu komisyona PKK'lılar da çağrılıp faili meçhul cinayetlerle ilgili bilgi verecekti. Yani devletin askeri, polisi ile PKK bu komisyonlarda eşitlenecekti. Bu komisyonlar Şili'de, Arjantin'de son olarak Güney Afrika'da kuruldu. Sadece Güney Afrika'da bazı cinayetlerin aydınlanmasına vesile oldu, ama itiraf edenlere ceza verilmediği için de adalet duygusunu yok etti.
Şimdi biz bunları konuşmuyor, belki de ülkücü harekete ilk defa iktidar yolunu açacak bir imkanı yok etmek için adeta yarışıyoruz. Sn Özdağ, kendi düşüncelerinin kavgasını veriyor, peki bunu fırsat bilerek İYİ Partiye yüklenenler neyin kavgasını veriyor? Diyelim ki İYİ Parti başarısız oldu bunun bazılarının nefsini tatmin etmekten başka Türk Milliyetçiliğine ne faydası olacak? Özdağ'ın taşıdığı hassasiyetleri ben eminim ki başta Akşener olmak üzere İYİ partideki diğer isimler de taşıyor. Mesele, biz yoksak her şey yok olsun psikolojisidir. Herkes nefsinin kavgasını ülkücülüğe sararak veriyor. Kavga ilke kavgası değildir.
Galip Erdem'in sözüne dönecek olursak biz kavga ederken bir defa daha 3. taraf galip gelmek üzere. Bazı çevreler AKP sonrasını DEVA Partisi ve Babacan ile dizayn etmek istiyor. İYİ Parti iktidar sıçramasının eşiği olan yüzde 15'lere ulaşınca bu proje tehlikeye düştü. Şimdi biz birbirimizi vurarak bu projenin yolunu açmaya çalışıyoruz. Ülkücünün ülkücü ile kavgası olmamalı. Sn. Özdağ'ın hassasiyetlerini anlıyorum, -milliyetçiliğinden hiç bir şüphem yok- ama çıkışları Türk milliyetçiliğine değil, bize iktidar yollarını kapatmak isteyenlere hizmet ediyor. Yarın Demirtaş'ı, Kavala'yı bırakacak, belki Öcalan'ın mesajlarını tekrar TV'lerde yayınlayacaklar. Biz yine birbirimize dönüp seni gidi HDP işbirlikçisi diyeceğiz. Bunda akıl, mantık, dava şuuru var mı? Bu kafa devam ettiği müddetçe bize bizden gayrı düşman gerekmez. Doğru olan bu tip kavgalara benzinle değil, su ile gitmek, dostlarımızı mutedil olmaya teşvik etmektir.Bizim olanların dövüşmesine müsaade etmemeliyiz.