Bu ülkenin gerçek sahipleri

Abone Ol

Bu ülkenin gerçek sahipleri, evlatları birer birer göç ediyorlar.

Yüreği ağzında yiğitçe inandığı dava için hayatını heba eden bir yiğit göçtü bu dünyadan.

Onunla Çanakkale zindanında tanıştık.

Fazla muhabbetimiz olmazdı, onlar bahçede futbol oynarlar ben kitapların arasında bocalardım.

Yıllar yılları kovaladı aradan 40 yılı aşkın bir zaman geçmiş.

Sosyal medya da görüştük, tartıştık, sohbet ettik.

Ceza sürem bitmiş vatana dönmüştüm.

Bir yaz günü onu Kartal’da Erol Cihangir hoca ve Sebahattin Akbaş ile ziyaret ettik.

Zor yürüyordu o zamanlar.

Bir çay bahçesinde sigaraları tüttürdük, demli çaylarımızı içtik.

O günden sonra karşılıklı sohbet edemedik.

Hemen her ay telefonda sohbet ediyor, gündemi değerlendiriyorduk.

İsyan ediyorduk düzene, sisteme, ihanetlere, hainliklere…

Böbreği iflas etmişti.

Bir yiğit çıktı böbreğinin birisini ona verdi.

Şükür iyileşecek, dedik.

Ama devam etti beden ağrıları, beyin yorgunlukları…

Derken kendisine bakan Anneciği vefat etti.

Zor durumdaydı, bakanı yoktu.

Bir emekli maaşı.

İlaçlara yetmezdi.

Ahmet Şimşek, Süleyman Gündüz, Danimarka’dan Metin boş durmadılar.

Annesi vefat edince zor durumdaydı bakanı yoktu.

Bir defasında telefonda: “Ahmet ben sana karşı tavır alanlardanım, ama senin yüreğindeki vefayı görememişiz.” Demiş gözleri dolmuş, bir müddet konuşamamıştık.

Biz onun yaşamasını istiyorduk.

Fakat ağrısını sızısını, yaşama mücadelesini o veriyor ve sinyal vermeye başladı.

Dayanılmaz ağrılar diyordu.

Entübe oldu, yüreğimiz burkuldu.

Şükür gözlerini açtı, dedik, zor konuşuyordu.

Biraz durumu düzelsin yine arayım dedim.

Bekledim.

Vatana gelemiyordum,

Bir dostumuz aradı, ona söylemiştim,

Emaneti gönderiyorum, dedi.

Tamam dedim.

Telefonu açtığımda arkadaşlar vefat haberini vermişlerdi.

Orada dondum kaldım.

Otomobilin içinde, bir müddet kendime gelemedim,

Bir gün önce de bir kardeşimin babası vatanda vefat etmişti, onun haberi gelmişti.

Arkadaş gitmediğimi görünce yanıma geldi.

Ne oldu? Dedi.

Sustum.

Anlamıştı,

Onu tanımazdı, ama gıyaben ben onu ve bizim hikâyelerimizi anlatırdım.

Anlamıştı onun da gözleri buğulandı.

Eve nasıl geldim hatırlamıyorum.

Aslında o kurtulmuştu acılardan sancılardan ağrılardan.

İlaçlarımı aldım, sıra bizde, dedim.

Ruhun şad olsun yiğit ağabeyim, gönüldaşım.

Fani dünyada güzel bir iz bıraktın gittin.

Ama sen gönüllerde yaşayacaksın bunu unutma.

Bizler de seni unutmayacağız.

Ruhun şad olsun Özkan Atar