Türkiye, İran, Azerbaycan, Kafkasya, Kıbrıs, Balkanlar, Macaristan ve Irak ile Suriye’nin kuzeyinden oluşan Türk coğrafyasının batı bölümü, 1,6 milyon kilometre kareden geniştir. Azerbaycan; Anadolu, İran, Kafkasya ve Kafkasya’yla Hazar denizinin kuzeyinden komşu olan Türkistan’ın kesiştiği kavşak noktasıdır. Başka bir ifadeyle bu ülkeler arasında köprüdür. Bu nedenle en çok operasyona Azerbaycan maruz kaldı.

Azerbaycan, komşu olduğu, Rusya’ya bağlı olan Dağıstan Cumhuriyeti ve Nogay ve Kazakların çoğunlukta olduğu Astrahan üzerinden Kazakistan’la yani Türkistan’la komşuydu. İlaveten Türkistan üzerinden İdil-Urallara ve Sibirya’ya ulaşabiliyordu. Stalin, halkının büyük çoğunluğu Türk olan bin yıllık Türk yurdu Astrahan’ı komşusu olduğu Türk cumhuriyetlerden birine bağlamadı. Ayrı bir özerk cumhuriyet olarak ta organize etmedi. Aynı Orenburg gibi bir eyalet yaptı. Aynı Orenburg gibi Türkleri göç ettirdi. Böylece Azerbaycan ve Kafkasya Türkleri ile Türkistan, İdil ve Sibirya Türkleri koparıldı.

Rusya, İkinci Dünya Savaşında işgal ettiği Güney Azerbaycan’ı, savaş bitince şaha teslim etti. Oysa Kızıl Ordu savaş sırasında işgal ettiği Baltıklardan, Balkanlardan ve Doğu Avrupa’dan çekilmedi, 1 metrekare toprağı dahi geri vermedi. SSCB eğer Güney Azerbaycan’ı ilhak ederek Azerbaycan’la birleştirseydi Birleşik Azerbaycan çok kalabalık bir devlet olurdu ve SSCB’deki Türklerin toplam nüfusu çok artardı. Güney Azerbaycan’ın bağımsız olmasına, başta Azerbaycan’dakiler olmak üzere Türklere kötü örnek olacağından izin verilemezdi. Düşünün ki Kremlin, Güney Azerbaycan’ın ABD ve İngiltere’nin en sadık müttefiki olan Şahın İran’ına bağlı olmasını, bağımsız olmasına tercih etti.

Azerbaycan üzerindeki operasyonlar bunlarla sınırlı kalmadı. Stalin’in talimatıyla nüfusunun %90’dan fazlası Türk olan Zangezur bölgesi Azerbaycan’dan alınarak Ermenistan’a bağlandı. Böylece Nahcivan ve Nahcivan’la komşu olan Türkiye, Azerbaycan’dan koparıldı. Ermenistan İran’la komşu yapıldı. Türkler, Azerbaycan’a göç etmeye teşvik edilerek Zangezur’da ki Türk nüfus azaltıldı. Kalanlarda Karabağ savaşı sırasında göç ettiklerinden Zangezur’un etnik yapısı tamamen değişti.

Osmanlı devleti ile İran’a bağlı olan Azerbaycan hanlıkları komşuydu. Nüfuslarının %90’dan fazlası Türklerden oluşan Ahiska Osmanlı’dan, Aşağı Kartlı Azerbaycan’dan alınarak Gürcistan’a bağlandı. Böylece Türkiye ile Azerbaycan’ın komşuluğu bitirildi. Fakat komşuluğun bitirilmesiyle yetinilmedi. Gürcistan’ın biri Türkiye, diğeri Azerbaycan’la komşu olan iki eyaletinde Türklerin baskın çoğunlukta olmasına izin verilemezdi. Stalin, İkinci Dünya Savaşından sonra Almanlarla iş birliği yapmakla itham ettiği Ahıska Türklerini Orta Asya ve Sibirya’ya sürdü. Alman orduları Ahıska bölgesine bırakın gelmeyi yaklaşamamışlardı bile. Yani böyle bir iş birliği mümkün değildi. Buna rağmen Ahıska’da bir tane Türk bırakılmadı. Yatırım yapılmayarak Azerbaycan ve Gürcistan’ın diğer bölgelerine güç etmeye teşvik edilseler de 2024 yılı itibariyle Türkler Aşağı Kartlı’ da halen çoğunlukta.

Kuzey Kafkasya’daki Türkler yedi özerk devlete bölündüler. Bu devletler öyle yapılandı ki sınırlar aynı zamanda Türkleri böldü. Örneğin Kabardin-Balkar Cumhuriyeti ve Karaçay-Çerkez Cumhuriyeti bin yıldan uzun süredir hep aynı devletin vatandaşı olan Karaçay ve Balkar Türklerini böldü. Aynı coğrafyada Türklerle birlikte yaşayan Çerkezlerde iki cumhuriyete taksim edildiler. İzlenen politikalarla iki kardeş halk birbirine düşmanlaştırıldı. Oysa Karaçay-Balkar cumhuriyeti ve Kabardin-Çerkez cumhuriyetleri kurulsaydı hiçbir sorun yaşanmazdı.

İngiltere, sömürge döneminde Kerkük ve civarındaki Türkleri bölmek için daha farklı bir yöntem izledi. Türklerin yaşadığı ilçelerin bir kısmı Arapların çoğunlukta olduğu Musul, Tikrit ve Diyala gibi vilayetlere, bir kısmı Kürtlerin çoğunlukta olduğu Erbil ve Süleymaniye gibi vilayetlere bağlandı. Karayolları da bu bölünmeye göre inşa edildi ki Türkler birbirlerinden çok Araplarla ve Kürtlerle ilişki kurarak asimile olsunlar.

Bugün itibariyle Irak’ın merkezinde ve güneyinde yaşayan Türklerinin ekseriyeti Araplaşmıştır. Kerkük dışındaki kuzey şehirlerinde yaşayan Türklerin çoğunluğu Kürtleşmiştir. Bu iki örnek Türklerin bir zaafını göstermektedir. Türkler aynı inancı paylaştıkları başka milletlerin arasında azınlık durumuna düştüklerinde, zaman içinde asimile oluyorlar. Milli benliklerini yitiriyorlar. Tarihte bir Türk şehri olan Erbil’de Türkler küçük bir azınlık durumuna düştü. Özellikle BAAS devrinde yapılan eziyetler nedeniyle Türkler Türkiye’ye göçtü. İşgal ve iç savaş dönemlerinde de devam eden göç nedeniyle Türklerin nüfusu hem azadı hem de nitelik olarak zayıfladı. Göçmenlerin çoğu eğitimlilerdi.

İngiltere Irak Türklerini bölmekle yetinmedi. Irak Türklerine ‘’Türkmen’’ denmeye başlandı. İlk duyulduğunda kulağa masum gelen bu farklılaştırmanın amacı Irak Türklerini, Anadolu ve İran Türklüğünden ayırmaktı. Bağımsızlık sonrasındaki Irak yönetimleri de bu siyaseti devam ettirdi.

SSCB de aynı amaçla Azerbaycan Türklerine ‘’Azeri’’ demeye başladı. Bu siyasetten önce Azerbaycan aynı Anadolu ve Rumeli gibi Türlerin yaşadığı coğrafyalardan birinin adıydı. Azeri ise Traklar-Trakya ilişkisi gibi Azerbaycan’da eskiden yaşayan bir halkın ismiydi.

İşin ilginç yanı, İran’da Türklere Azeri deme siyasetini benimsedi. İran’ın amacı bir taşla iki kuş vurmaktı. Bu politika sayesinde Azerbaycan Türkleri hem İran’daki diğer Türklerden ve Türkiye Türklerinden ayrıştırılacaktı. Amaç, Türk milletini Türk, Azeri ve Türkmen diye üçe bölmekti.

Birbirleriyle savaşan düşman devletler, söz konusu Türkler olunca birleşiyorlar, benzer hatta birbirlerinden ilham alarak aynı politikaları uygulayabiliyorlar. Bize düşen bu politikaların bilincinde olmak, Türklerin bir millet olduğunu sürekli vurgulayarak Türk birliğine giden yolu açmak.