MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'deki DEM Parti milletvekillerinin oturduğu sıralara giderek onlarla el sıkıştı ve uzun süre sohbet etti. Meclis toplantısından sonra, DEM Partililerle barışmak istediğini belirtti. Aynı günün akşamında, Bahçeli’nin bu davranışının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı mutlu ettiği açıklandı.
Görülüyor ki millet olarak organize edilmiş bir hareketle karşı karşıyayız.
Birinci çözüm süreci, İngiliz istihbarat örgütü MI6 kontrolünde İsveç’te PKK üyeleriyle yapılan görüşmelerle başlamıştı. Tabii, önceleri inkar etmişlerdi. Tayyip Erdoğan, başbakanken "Ben görüşmedim, devlet görüştü" demişti. "Analar ağlamasın" sloganıyla başlayan süreç, Erdoğan’ın "Türklüğü ayaklarımın altına aldım" ifadesiyle devam etmişti.
Türk milleti bu ihanete kayıtsız kalmadı ve o dönemde AK Parti'nin yüzde 45’lerde olan oy oranı yüzde 25’lere kadar geriledi.
O dönemde Türkiye'de ana muhalefet partisinde Atatürk çizgisinde bir yönetim vardı. Diğer muhalefet partilerinde de kısmen milli bir duruş mevcuttu.
Bugün ise Türkiye değişti. Türkiye’nin ana muhalefet partisi, milli çizgiden saparak farklı bir eksene kaydı. CHP’den sonra en eski milli çizgide sayılabilecek MHP, genel başkan düzeyinde kontrol altına alındı. Yan yana irili ufaklı teslimiyetçi siyasi partiler kuruldu ve Türkiye’deki siyasal alan daraltıldı.
Zaten birinci çözüm sürecinin başarısız olacağı görüldüğünde buzdolabına kaldırıldığı söylenmişti.
Şimdi anayasa değişikliği adı altında "ikinci çözüm" diye adlandırılacak yeni bir sürecin yolu düzenlenmeye başlandı.
Başlama vuruşunu ise Türk milletinin kendinden sandığı birine yaptırıyorlar.
Birinci çözüm sürecinden sonra Türkiye’nin çevresindeki coğrafyada da önemli değişiklikler oldu ve olmaya devam ediyor.
1- Irak üçe bölündü. Sınırımızda, İsrail kontrolünde Barzanistan Peşmerge devleti kuruldu.
2- Suriye dörde bölündü. Sınırımızda, 100 bin askeri bulunan ve ABD’nin bir eyaleti gibi gördüğü, İsrail destekli PYD/PKK devleti kuruldu.
3- İsrail, Gazze bölgesini ve Lübnan’ı işgal etme hazırlığında. İsrail’in bir sonraki hedefi ise Suriye.
4- Türkiye’ye Suriye ve Afganistan’dan 11 milyon kaçak göçmen getirildi. Bu göçmenler, Türkiye’nin metropollerinde gettolaşan mahallelerde yaşamaya başladı ve bu bölgeleri işgal ediyor.
5- Türkiye ekonomisi, Cumhuriyet tarihinin en kırılgan dönemini yaşıyor.
İktidarınızı birkaç gün daha sürdürmek uğruna, PKK ile tekrar yan yana oturmaya kalkıyorsunuz.
PKK ile lüks koltuklarda oturacağınıza, Diyarbakır Ulu Camii önündeki meydanda, Van merkezinde, Bingöl caddelerinde Kürt kardeşlerimizle el sıkışmaya gitseydiniz.
Kürtler bizim dostumuz, yoldaşımız, akrabamız.
Ancak PKK, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir uygulayıcısı, kendi halkını bile satan bir terör örgütüdür.
PKK ile Türk milleti arasında kan vardır. PKK, Kürtleri temsil etmez. PKK, ABD ve İsrail’in Türk coğrafyasında kullandığı bir aparattır.
Satılıyoruz, hem de içeriden...