Küreselleşme: dünyadaki toplam servetin %90’ını elinde bulunduran, dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda acımasızca kullanan, bireyleri ve toplumları tüketim metası haline dönüştüren; güçlü bir “Çağdaş haydutluğun” adıdır.
Ortaya çıkış ve ilerleyişinin temelinde İncil’de geçen “Çok olana daha çok verilecek, az olanın elindeki de alınacak.” Ayetindeki sözde ilahi mesaj yatmaktadır. Z.Bauman’ın deyişi ile: “Azınlığın mutluluğu çoğunluğun çıkarınadır” anlayışı hüküm sürmektedir. Bu anlayış, günümüzdeki vahşi kapitalizmi doğurmuş, bu “Çağdaş haydutluk” insanlığı bir felaketin eşiğine getirmiştir. Günümüzde insafsızca sömürülen topraklar, tüketilen ve yok edilen değerler ekolojik bir kıyameti hazırlarken; insanları, düşünceleri, fikirleri, değer ve norm adına her şeyi tüketim metası haline getirmiştir.
Artık sanal bir evrende, yapay zekânın inisiyatifinde çaresiziz. Bir anda bir düğmeye basarak milyonlar kaybedip-kazanabiliyoruz. Art arda üstümüze gelen küresel dalgalar ile mücadele edecek her türlü silah elimizden alınmıştır. İnsanlık; ölmek ve öldürmek seçeneği ile karşı karşıya kalmıştır. Dünya nüfusunun %80’i yoksul, yorgundur. Bunların elindeki imkânlar alınmış ve bunlar işlevsiz kültür ve inançları ile baş başa bırakılmıştır. Kimisi canlı bomba olup kendini patlatmakta, kimisi her türlü terörist eylemleri destekleyerek bir çıkış aramaktadır. Terör ve ölüm adeta insanlığın ayrılmaz bir parçası haline getirilmiştir.
Bu duruma isyan eden, başkaldıran, her türlü eylem, fikir ve düşünce acımasızca cezalandırılmakta; önlerine bariyerler dizilmektedir. Bu vahşi haydutluğa başkaldıranlar, isyan edenler küreselliğin kendi çıkarına koyduğu yasalarla öldürülmekte; isyan ve başkaldırılar sınırsız ve orantısız bir güçle yok edilmeye çalışılmaktadır.
Ardından “Bu isyan ve başkaldırıları gerçekleştirenlerin isyanı” pazarlanmaktadır. Ülkücü şehit Mustafa Pehlivan’ın idam edilmeden önce anne babasına yazdığı dram ve trajedi dolu mektubu okuyarak, gözyaşları içinde siyasal çıkarlarına kazanç sağlayan siyasetçilerin yanında; Deniz Gezmiş’in, Che Guevara’in resimli tişörtlerini basıp, pazar vitrinlerinde pazarlayan; bu isyanları kendi çıkarlarına nakite dönüştüren bu “Hayâsız akın” karşısında yapabileceğimiz bir şeyler yok mu?
DEĞİŞİM HAREKETİ NEDİR?
Değişim hareketi: 5000 yıllık geçmişi olan Türk Milleti’nin tarihi ve kültürel kodlarından; akıl, ilim ve deneyim ışığında yeni bir fikir ve zihin inşa etme hareketidir.
Ya küreselliğin dayattığı sanal evrenin orantısız ve acımasız saldırıları karşısında ufak ufak eriyip yok olacağız; ya da yeni bir zihin ve fikir inşası ile küresel haydutluk düzenine başkaldıracağız!
Geniş bir coğrafyada yaşayan 400 milyonluk Türk nüfusu; kendi tarihi ve kültürel kodları üzerine, “Dilde, fikirde, işte birlik yaparak” küresel akına karşı yeni paradigmalar oluşturabilecek entelektüel birikime sahiptir. Türk milleti tarihin belli dönemlerinde “Beka” sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Ancak var olmak ve yaşamı sürdürmek için birçok kez ölümü göze alarak, özgür ve BAĞIMSIZ yaşamanın çıkış yollarını bulmuştur.
Daha 100 yıl önce Çanakkale’de üstümüze çullanan küresel güçler; Mustafa Kemal’in askerlerine “Ben size ölmeyi emrediyorum!” mesajı karşısında Türk’ün kudreti ile karşı karşıya kalmışlar; “Geldikleri gibi gitmişlerdir!”
Bugün sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel sıkıntılar ile karşı karşıyayız. Dört bir yanımız ateş çemberine dönmüştür. Ulus devletler ile kavgalıyız. Türk Milleti’ne, Cumhuriyet’e ve demokrasiye aidiyet duymayan iç odaklar BOP kapsamında, küresel gücün güdümünde, varlığımız tehlikeye düşürülmüştür.
Tehlikeye düşen Türk milletinin sığınabileceği başka bir vatan toprağı yoktur!
Özgürlük ve bağımsızlığına düşkün olan Türk milletinin sığınmacılık ve mültecilik anlayışı da yoktur!
Atatürk’ün de dediği gibi: “iktidara sahip olanlar gaflet, dalâlet ve hattâ hıyanet içinde olabilirler.” Biz Türk milleti olarak değişim hareketiyle birlikte; içinde bulunduğumuz vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeden, İstiklâl ve Cumhuriyetimize kasteden düşmanların karşısına dikilmek ve onlarla savaşmak zorundayız!
Mevcut fikir, düşünce ve siyasi anlayışlar ve bu anlayışların oluşturduğu kavramların tamamı küreselliğin gölgesinde değer yitimine uğramış, işlevsiz kalmıştır.
Bu anlamda değişim hareketi bir fikir ve zihin inşası hareketidir. Dolayısıyla bu eksen etrafında, her şeyi bir kenara koyarak, ülke geleceğine katkıda bulunmak için bir araya gelmeli ve sorunlara çözüm üretmeliyiz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi:
“EY TÜRK İSTİKBALİNİN EVLADI! İŞTE, BU AHVAL VE ŞERAİT İÇİNDE DAHİ VAZİFEN; TÜRK İSTİKLAL VE CUMHURİYETİNİ KURTARMAKTIR!
MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET, DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR!”