Tebaa kısaca tabi olan demektir. Tebaa statüsünde yaşayan halkın asil görevi: Tanrı adına Padişah’a, Kral’a veya bunların yönettiği devlete biat etmektir. Biat et ”vergini ver ”hiçbir şeye karışma”Teba nın başkaca bir sorumluluğu yoktur.
İsyan eden, itaatte kusur işleyenlerin Tanrı adına boynu vurulur veya darağaçlarında sallandırılır. Tebaa nın adına düşünen, kararlar veren ve devletini yöneten bir padişahı, bir sultanı ve bir diktatörü her zaman vardır. Tebaa: Kul’a kulluk eden bir toplum modelidir. Böylesi bir toplum modelinin mevcudiyeti siyasetçilerin her zaman ilgi odağı olmuştur. Bu durum siyasilerin sultan, halife veya diktatör olma heveslerini körüklemektedir. Mehdi, kral, halife veya herhangi bir kurtarıcı beklentisi içinde yaşayan toplum katmanı ister istemez kendi liderini, şeyhini ve diktatörünü yaratır. Ardına düştüğü lidere bütün sorumluluğunu yıkar, tebaa olur yan gelip yatmanın keyfini çıkarır.
Ülkemizde Cumhuriyet in ilan edilmesi ile birlikte 600 yıl boyunca “Tebaa” statüsünde yaşayan halk, yeni rejimin bahşettiği haklar sayesinde tebaa olmaktan yurttaş ve millet olma, demokrasi ile birlikte seçme ve seçilme haklarına kavuşmuştur. Ancak asırlar boyu tebaa olarak yaşadığı zaman diliminde oluşan gelenek, kültür ve alışkanlıklar toplumda bir “zihin inşası” gerçekleştirmiştir. Tabi olup Tanrı adına karar veren padişaha itaat edip yan gelip yatmak varken, millet ve yurttaş olmanın sorumluluğunu taşımak istememiştir. Halkın ekseriyeti bir şeyh, bir cemaat, bir dede bir tarikat bulmaktan geri durmamıştır.
Cumhuriyet düzeninin sosyalizasyon projesi olan milletleşme süreci ile Türk toplumuna sunulan yeni hak ve sorumluluklara toplumun büyük bir ekseriyeti adapte olmakta zorlanmıştır. Bu durumun en çarpıcı örneklerini seçim yoluyla seçtikleri siyasi parti liderlerinin yanlışlarına bile biat eden seçmen ve üyelerde görmekteyiz. Tebaa zihin yapısının eskiden olduğu gibi her türlü sorumluluğu bir genel başkana, belirlediği bir Reis’e bir cemaat liderine havale ettiği ve hiçbir şekilde sorgulamadığını hayretler içinde müşahede etmekteyiz.
Bu tebaa zihin yapısı Cumhuriyet, demokrasi ve Ulus devlet için tehlikeleri içinde barındırmaktadır. Bu zihniyetle hareket eden büyük bir toplum katmanı “yeteri kadar olgunlaşmamıştır”. Dolayışı ile” iktidar halka teslim edilemez ”mantığı ile hareket eden, kendini rejimin ve ulusal egemenliğin koruyucusu olarak siyasi partilerin dışında ve hükümetin üstünde ”devletin sözcüsü olmak ”iddiasında gören “zinde güçler ”zaman zaman ülkenin siyasal gidişatına şu veya bu şekilde müdahale ettiklerini de bilinen bir hakikattir. Bunlar ordu, istihbarat, gladyo ve derin devlet olarak da ifade edile gelmişlerdir.
Cumhuriyet, demokrasi, yurttaşlık ve millet olmak gibi değerleri, sosyal, siyasi ve ekonomik sıkıntıların sorumluluğu altında ezilen yorgun, yoksul ve yılgın toplum katmanları, makarna, kömür ve gıda yardımları karşılığında bu değerlerden vazgeçmiş görülmektedirler. Siyasal tercihlerini sadaka kültürünü ekonomik model haline getiren siyasal İslamcıların tarafında ortaya koymuşlardır. Dolayışı ile iktidar tebaa zihin yapısına uygun bir sisteme doğru yol almaya başlamıştır.
Türk milleti yerine “tek millet ”Türkiye cumhuriyeti devleti yerine “tek devlet” Türk bayrağı yerine “tek bayrak ”sloganları eşliğinde 600 yıl tebaa olarak yaşamış halkın 100 yıllık millet olma projesini duraklatmış, milletin liderliğinden “ümmetin liderliğine” everilerek, tek adam yönetimine geçilmiştir.
Siyasal muhalefetin ortada bulunan sorunlara hiçbir çözüm önerisi getirememesi, kendi içinde var olan tutarlılığı kaybetmesi, topyekûn bir “tükenmişlik “içinde bulunması, makam ve koltukları kurtarma umuduyla “devletin bekasını” bahane ederek, iktidara biat etmesi, tebaa zihin yapısının iktidarını meşru kılmıştır.
İçinde bulunduğumuz sosyal, siyasi ve ekonomik tablo sürdürülebilir değildir. Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde olduğu gibi ağır borç altındayız. Olayları ve yaşananları akıl, bilim deneyim yolunda değerlendirecek siyasilerden mahrumuz. Kimisi “beka sorunu ”kimisi dış güçler kimisi emperyalist düşmanlardan bahsederek milleti kandırma, iktidarlarını devam ettirme gayretindeler. Türkiye cumhuriyeti devletinin fabrika ayarlarına dönmesi gerekiyor. Bu da ancak kurucu iradenin mimarları olan Türk milliyetçileri sayesinde mümkün görünüyor.