İlke siyasetinin yerini çıkar siyasetinin alması yeni değil. Hz.Peygamber'den kısa bir süre sonra onun inşa ettiği ahlak nizamında gedikler açılmaya başlandı.
Sıffın'da savaşanlar Hz.Ali ile Muaviye değildi, bir tarafta değerler siyaseti öte tarafta ihtiraslarına Hz.Osman'ın kanını bayrak yapmış olanlar vardı.
Daha Peygamberin vefatından otuz yıl bile geçmeden belki de İslam tarihinin en önemli kırılmalarından biri yaşandı. Hz.Ali'nin şahadetinden sonra hilafet tamamen Muaviye'ye kaldı. Fitne korkusu ile Hz Hasan ile Hz Hüseyin de ona biat etmek zorunda kadılar.
Arap-İslam siyasetini asırlarca bu -fitne korkusu- yönetti. Her türlü hukuksuzluk fitne korkusu ile görmezden gelindi. Buna uygun bir itaat fıkhı oluşturuldu. İslam devleti veya Müslümanların devleti hüviyeti taşıyan bu devletlerde adalet, liyakat, şura gibi İslam'ın siyasi değerleri -fitne korkusuna- feda edildi.
Çağdaş İslam alimlerine göre(Şankıti, Cabiri vs) Muaviye ile birlikte demokratik devletten saltanata geçildi.İktidarı sürdürme ihtirası ile insanları köleleştiren rejimler kuruldu. Hala bir çok İslam ülkesi meşruiyetini halktan almayan aileler tarafından yönetiliyor.
Dört halife döneminde yönetime gelenler bunu bir emanet olarak gördüler. Emanet,sahibine iade edilmek üzere geçici olarak teslim alınan şeydir. Emanet alınan mülkleştirilemez, verenin rızası dışında kullanılamaz. Emanetin sahibi o coğrafyada yaşayan bütün halktır. Yetkiyi veren de alacak olan da odur. Saltanat da ise yetkinin mülkleştirilmesi,halktan alınıp bir ailenin malı haline getirilmesi söz konusudur. Halkın bu mülk üzerinde hiç bir tasarrufu olmaz.
Halka dayanmayan rejimler, halkı elde tutmak için maddi çıkar, koltuk dağıtımı ve korku politikası gibi çeşitli yöntemler kullanırlar.İslam dünyasında bu Emevilerle başlamıştır. Muaviye iktidarını koltuk, para ve korku üzerine kurmuştu.
Bilindiği gibi Ebu Musa el-Eşari hakem olayında Hz.Ali'nin hakemiydi. Muaviye'nin hakemi Amr İbnül As'ın oyununa gelerek Hz. Ali'yi hilafetten azlettiğini söylemiş, Amr b.el- As ise Muaviye'yi halife ilan ederek onun meşru halife olduğunu söylemişti.
Muaviye, yanına çekmek için işte bu Ebu Musa el-Eşari'ye mektup yazarak şunları söylemişti:
"Amr b.el-As istediğim şey hususunda bana biat etti.Allah'a yemin ederim sen de aynı hususta bana biat edersen iki oğlundan birini Küfe'ye, diğerini Basra'ya vali olarak atarım, hiçbir kapı yüzüne kapanmaz,hiçbir ihtiyacın giderilmeden bırakılmaz.Bu mektubu sana kendi elimle yazıyorum, sen de bana bizzat yazarak cevap ver."
Ebu Musa el-Eşari biatını satın almak isteyen Muaviye'ye şu şekilde cevap vermişti:
"Bahsettiğin konu hakkında şunları söyleyebilirim; sen bana ümmetin en büyük meselesi hakkında yazmışsın, bunu kabul edersem Rabbime ne söylerim? Senin bahsettiğin şekilde bir ihtiyacım da yoktur."
Dün olduğu gibi bugün de koltuklar, maaşlarla insanların bağlılıkları satın alınıyor. İlke siyasetinin yerine çıkar siyaseti yapılıyor.Toplumu etkileyecek insanlar şu veya bu şekilde susturuluyor. Emevi devleti tarihe karışalı 13 asır oldu ama Emevilik hala içimizde yaşamaya devam ediyor.