Kısacası her işin başında ahlak gelir, siyasetin ahlakı, demokrasinin ahlakı, hukukun ahlakı gazeteciliğin ahlakı, insani ilişkiler ahlakı gibi yüzlerce örnekle sıralayabiliriz.
Hiçbir şeyin ahlakı kalmayınca insanların birbirine olan güveni ve sevgisi bitiyor tam aksine artık herkes birbirine bilerek bilmeyerek nasıl zarar veririmin gayretine düşüyor veya “Gemisini kurtaran kaptan olur” anlayışıyla, Ülkemizde demokrasinin ve siyasetin kronik hastalığı, aynı partide, aynı yolda olan insanların birbirlerini ekarte yapma isteğinin sebebi, partiyi biz yöneteceğiz isterikliğindendir.
Gerçek ideal sahibi ülkesine ve milletine hizmet etme dışında bir derdi olmamalıdır.
Siyasi mücadele tecrübeme baktığımda demokrasinin gelişmemesinin gelişememesinin en büyük sebebi siyasi partilerin tüzük ve yönetilme şekline bağlıyorum.
Örneğin İYİ Partide Genel Başkanın orantısız vaatlerle insanları gruplara bölmek birbirleriyle çatıştırarak beklenti prangasını vurup koca koca dava adamlarını eleman yapıverdi.
Ben bunu Meral Akşener'i kötülemek için yazmıyorum yaşanmış bir vakayı örnek gösteriyorum.
Siyaset yoluyla insanları kolay yönetmenin çok değişken yolları var tabi.
Bazılarımız biat kültürünün sadece tarikat ve cemaatler de olduğunu zanneder, bu kültür siyasi partilerde tarikat ve cemaatlerden çok daha fazladır.
Klasik bir söz vardır “Eğitimli ve eğitimsiz cahiller” diye.
Düşük profilli sorgusuz sualsiz tabi olma karakterle elemanların son yıllarda siyasetin gözdesi olduğunu söylemek abartılı bir tespit olmaz.
Demokrasi bireylere önem vermeliyken, Ülkemizde birey olmanın her türlü yolu kapanmaktadır.
Zira öbek öbek feodal karakterli sivil toplum örgütleri dini cemaat tarikatlar ve mikro milliyetçilik kanalı ile seçmen konsolidasyonu sağlanır.
Bütün bunların olduğu yerde hukukun demokrasinin ayakta kalması yaşaması gelişmesi asla mümkün olamaz.