Hafta içi yurt dışındaydım. Bazı Avrupa ülkelerini gezdim, son durağım Hollanda oldu.
Hollanda’da gezerken bir meydanda Filistin’e destek amacıyla toplanmış 30-40 kişilik bir gruba rastladım. Birinin elinde mikrofon slogan atıyor, diğerleri de tekrarlıyordu.
Çorbada tuzum olsun diye gruba ben de dahil oldum, görüntüleri X’te de paylaştım. Bir iki slogan ve alkıştan sonra elinde megafon olan şahıs, her sloganın arkasından “La ilahe illallah” demeye başladı. Grupta, görüntülerinden Müslüman olmadığı anlaşılan kadın ve erkekler ile grubu seyreden meraklılar topluluğu vardı.
Konu, Filistin halkına İsrail’in uyguladığı soykırım ama atılan slogan La ilahe illallah.
Şimdi İsrail’i protestonun kelime-i tevhit ile ne alakası var?
Bir Hristiyan ülkede mazlum Filistin halkına destek sağlamanın yolu bu mudur?
Bu kafa, kelime-i tevhidi sloganlaştırarak İslam’a ve Filistin halkına hizmet ettiğini sanıyor. Oysa bu tür bir protesto Filistin halkının arkasındaki desteği azaltmaktan başka işe yaramıyor. Filistin meselesini, Batı toplumları önünde ne kadar dinileştirirseniz o kadar kaybedersiniz. Bugün Filistin meselesinin önündeki en büyük engellerden biri bu akıl ve basiret zaafıdır. Bazen bunun bilinçli yapıldığını bile düşünmüyor değilim.
Bu kafa her şeyi çürütüyor, en haklı meseleleri bile sahipsizleştiriyor. Ayrıca kelime-i tevhit bir slogan değil, bizim İslam’a mensubiyet ve inanç ikrarımızdır. Neye inandığımızın, neyi reddettiğimizin beyanıdır. Bunu sokağa taşımak ne kadar yanlışsa, Batı toplumlarının -gözüne sokarak- Filistin’e destek istemek de belki onun on katı kadar yanlıştır.
Diğer taraftan, Filistin’i HAMAS üzerinden savunmak da çok doğru bir strateji değil. Bir saldırı, İsrail’e aradığı bahaneyi vererek 38 bin insanın şahadetine neden oldu. Bir hareket böyle yönetilmez. Bir festivali basmakla hangi millî fayda sağlanabilir? Bin defa tecrübe ettiğiniz İsrail ceberutluğunun önüne fakir, kimsesiz bir halkı atmanın savunulabilecek bir yanı yoktur. Örgüt kafası, fırka kafasıdır, fırkacıdır. Kendi içinde bile düşman arar. Toplumun tamamını ihata etmez. Bazılarını kendileştirir, bazılarını ötekileştirir. Bunun içindir ki, Filistin toplumu bunca acı tecrübeye rağmen hâlâ bir araya gelememiştir. Bir tarafta HAMAS diğer tarafta Filistin Kurtuluş Örgütü. Tarihin en büyük zulümlerinden birinin bile bir araya getiremediği bir toplum -kurtuluş davasını- hedefine götüremez. Bir araya gelmek için illa kıyametin kopması mı gerekir?
Mazlum Filistin halkının elbette yanındayız, zulüm Müslim gayri Müslim kime yapılırsa yapılsın karşısında durmak bir insanlık borcudur. Bu tip davalar, özellikle Batı dünyasında dinî kisveye büründürülüp marjinalleştirilmemelidir. Filistin meselesini dinî bir olaya çevirirseniz, Hristiyan Batı size niye destek versin?
Başımıza ne geliyorsa, kendi akılsızlığımız, hizipçiliğimiz ve yaşadığımız dünyanın ruhunu anlayamamamızdan geliyor. Bu kafayla devam edersek, daha çok zulümlere tanık olur, daha çok ağlarız