İsrail hiçbir uluslararası tepki görmeden saldırılarına devam ediyor. Filistin’den sonra Lübnan’ı bombalayarak başta Hizbullah lideri Nasrallah olmak üzere birçok kişinin ölümüne neden oldu. Batı dünyası bu saldırılar karşısında suskun. Sivil toplumun tepkileri de polisiye tedbirlerle bastırılıyor.

Susmak, aslında bu zulmün parçası olmaktır. İsrail’i pervasızlaştıran da onu durdurabilecek güce sahip olanların suskunluğu veya açık desteğidir.

Hatırlayın, Türkiye’nin PKK’ya yönelik sınır ötesi operasyonları Batı’da hep tepki ile karşılanmıştı. AB’nin operasyonların durması için sayısız kararı ve çağrısı var. ABD istemediği için Türkiye Fırat’ın doğusunda teşekkül halinde olan PKK devletine dokunamıyor. Rusya istemediği için Afrin’de 10 kilometre derinlikten öteye gidemedi. Batı, Türkiye’nin kendini savunma hakkını hep engellemeye çalıştı, PKK’ya doğrudan veya dolaylı hamilik yaptı. Kanada, PKK’ya karşı kullanılıyor diye, İHA’lara parça vermeyi durdurdu, bazı ülkeler, Türkiye’ye silah satışını yasakladı. Aynı Batı bugün kan dökücü İsrail’i alkışlıyor. Sel gibi akan çocukların bebeklerin kanlarından rahatsızlık duymuyor. İki yüzlülüğünü gizlemeye bile gerek görmüyor.

İsrail turnusolü bize Batı’nın öteki yüzünü gösterdi.

Şunu artık öğrenmemiz lazım; ülke menfaatleri söz konusu olduğunda ne Batı’ya ne Doğu’ya itibar edilir. Batı’nın diyalog ve barış çağrıları, akan kanı durdurmaktan ziyade terörün hayatta kalmasını sağlamak içindi. Bir ülke,- dünya ne der- zihniyetiyle çıkarlarını koruyamaz. Söz konusu ülkenin bekası, birlik ve bütünlüğü olduğunda ne derlerse desinler diyebilmelidir.

Peki ya İslam dünyası diye soranları duyar gibiyim. Filistin’de yaşananlar, yekvücut bir İslam dünyası olmadığını göstermiştir. İslam dünyası dediğimiz şey, bir gerçeğin değil bir hayalin adıdır,

OKULLARIN TEMİZLİĞİ VE MİLLİ EĞİTİM

Okullar açıldı ama sorunlar bitmiyor, belli ki Milli Eğitim Bakanlığı uyumuş. Yeterli temizlik personelinin olmaması yüzünden okullar pislikten geçilmiyor. Bazı yerlerde belediyeler, çocukları hastalık ve salgından korumak için temizlik işini üstlenmek istiyor. Ama ne mümkün, muhalefet belediyeleri pirim yapacak korkusu ile il/ ilçe Milli Eğitim müdürlükleri ya izin vermiyor yahut okul yönetimlerine mobbing uyguluyor. Bunun anlamı, ortalığı pislik götürsün, çocuklar hasta olsun yeter ki muhalefet belediyeleri pirim yapmasın. Bu nasıl bir zihniyet, nasıl bir hastalık? Partiler millet için vardır, belediyelerin görevi de ayırım yapmadan halka hizmettir. Partizanlık gayretiyle vatandaşa hizmeti engellemek çocukların sağlığını particiliğe feda etmektir. Türkiye bu zihniyetten kurtulmadıkça hiçbir meselesini çözemez. Nitekim çözemiyor da!