Hatırlarsınız, bundan 12 yıl önce bir “Halep’i alacağız, Şam’da Emevi Camisi’nde cuma namazı kılacağız” muhabbeti vardı. Öyle büyük büyük laflar edildi ki, millet ekran başında sandı “Bir haftaya Suriye bizim.” Ülkeyi yönetenler ellerinde mikrofonlarla Esad’ın devrilmesine sadece günler kaldığını söylüyordu. “Birkaç gün sonra Halep bizim olacak” dediler, “Şam düşecek, Emevi’de zaferin şükür namazını kılacağız” dediler. Şimdi aradan 12 yıl geçti. Halep hâlâ Halep, Şam hâlâ Şam. Ama bizimkilerin sözleri havada kaldı. Şimdi kalkmış yine aynı teraneyi tekrarlıyorlar: “Halep’i alacağız.”

Yahu arkadaş, insan biraz durur düşünür. Hani Halep’i alacaktınız? Hani Emevi Camisi’nde namaz kılacaktınız? Şimdi yine aynı hikâyeyi anlatıyorsunuz. 12 yıldır Halep’in taşına dokunamadınız, kalkmış yeniden “Alacağız” diyorsunuz. Bu işte ironi bol ama utanma yok!

Halep Ne Durumda?

Halep dediğin şehir, bir zamanlar Ortadoğu’nun ticaret başkenti gibiydi. Osmanlı’dan kalma pazarlarıyla, zengin mutfağıyla, tarihi sokaklarıyla bir medeniyet yuvasıydı. Herkes Halep’i görmeyi, Halep çarşılarında dolaşmayı hayal ederdi. Ama şimdi o Halep yerle bir. Yıkılmış bir şehir, harabeye dönmüş bir tarih… Şimdi kalkıp “Halep’i alacağız” diyenlere sormak lazım: Alacak ne kaldı? Halep’teki o muhteşem çarşı mı? Yoksa bombalardan sonra ayakta kalmış birkaç taş mı?

Bir de şunu düşünmek lazım: Halep’i alacağız derken, orada yaşayan insanları da düşünüyor musunuz? Savaşın yıktığı bir şehirde milyonlarca insan ya mülteci oldu ya da enkaz altında kaldı. Yani Halep’i almak demek, o insanlara huzur ve güven getirmek demek. Ama bu lafı edenlerin, bırak huzuru, kendi sınırlarında bile güvenliği sağlayamadığı ortada.

Şimdiye Kadar Ne Oldu?

12 yıl geçti, Suriye’de taş üstünde taş kalmadı ama bizimkilerin planlarından eser yok. İşte olanlar:

                1.            Halep Harap Oldu: Bir zamanların gözde şehri Halep, yıllarca süren savaşın ortasında kaldı. Şehir, tarihinin en büyük yıkımını yaşadı. Ama bu yıkımdan kimse kazançlı çıkmadı. Bizim “alacağız” diyenler de bir adım öteye gidemedi.

                2.            Esad Hâlâ Koltuğunda: “Esad birkaç haftaya kaçacak” dediler. Ama Esad yerinden bile kıpırdamadı. Yıllardır koltuğunda oturuyor, bizimkiler ise uzaktan izlemekle yetiniyor.

                3.            Türkiye’nin Maliyeti: Halep’i almak şöyle dursun, Suriye’deki savaş Türkiye’ye büyük bir maliyet yükledi. Milyonlarca mülteci Türkiye’ye geldi, sınır bölgeleri istikrarsızlaştı. Ekonomik yük arttı, toplumsal gerilim yükseldi. Ama bütün bunlara rağmen hâlâ çıkıp “Halep’i alacağız” diyebiliyorlar.

                4.            Kaybolan Güven: 12 yıl önce söylenen büyük laflar artık kimseyi heyecanlandırmıyor. Çünkü insanlar o zaman da aynı sözleri duymuştu. Büyük vaatler, sıfır sonuç…

Halep’i Almak mı, Hayal Satmak mı?

Bu “Halep’i alacağız” lafı artık bir politik slogan olmaktan öteye geçemiyor. Çünkü bunun ne anlama geldiğini kimse tam olarak bilmiyor. Halep’i almanın bir planı, bir stratejisi var mı? Yok. Halep’i alıp ne yapılacak? O da belli değil. Ama lafa gelince herkesin ağzında aynı cümle.

Bunu biraz da pazarda satılan hayale benzetmek lazım. Hani bazı satıcılar vardır, ne satıyorsa abartır da abartır. İşte bu da öyle bir şey. Halep’i alacağız derken, aslında hiçbir plan olmadığını herkes biliyor ama o slogan bir şekilde gündemde tutuluyor.

Şam’da Kayısı Gibi Kalmak

Zaten Halep’i alacaklardı, Şam’a da gideceklerdi. Hani büyük büyük konuşup “Emevi Camisi’nde cuma namazı kılacağız” demişlerdi ya, işte o zaman da sonuç aynı oldu: Kayısı gibi kaldılar. Şam’a gidemediler, Halep’i göremediler. Ama yüzleri hiç kızarmadı. Şimdi aynı filmi yeniden izliyoruz. Yine Halep’i alacaklarmış, yine Şam’a gideceklermiş. Ama biz bu hikâyenin sonunu biliyoruz. Büyük vaatler, büyük hayaller… Sonuç: Koca bir hiç.

Halkın Gözünde Bu İş Bitmiştir

Şunu açıkça söylemek lazım: İnsanlar artık bu masallara inanmıyor. Çünkü 12 yıl boyunca aynı sözler söylendi, aynı vaatler verildi. Halep’in taşına dokunamadılar, Şam’a yaklaşamadılar. Ama hâlâ çıkıp aynı şeyi söylemekten çekinmiyorlar. Bu artık sadece bir hayal satışı değil, aynı zamanda halkın aklıyla dalga geçmek gibi bir şey.

Halep’i Alacaklarmış, Hadi Oradan

Halep’i alacaklarmış… İyi de nasıl? Plan yok, strateji yok. Bir hayali, bir masalı ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar. Ama biz biliyoruz ki, bu hikâyenin sonu hep aynı. Halep’i alamadılar, Şam’a gidemediler, Emevi Camisi’nde namaz kılmadılar. Ve belli ki bundan sonra da bir şey değişmeyecek. Bu işte en büyük ironi, bu kadar büyük vaatlerin koskoca bir hiçliğe dönüşmesi. Ama utanma yok, ders çıkarma yok. Onlar Halep’i alacaklarını söylemeye devam etsin, biz de bu masalları dinlemeye…