İslâmcı, sağcı, muhâfazakâr veya adına her ne derseniz deyin bizim mahallede “Nene Hatun ruhu” deyince aklımıza başörtülü kadınlar gelirdi. 15 Temmuz gecesi Nene Hatun ruhu öyle insanlarda ortaya çıktı ki çok şükür, iğfal edilmiş zihinlerimizi düzelttik.
İşte bu insanlardan birisi de Hande Fırat’tı. Halkın sokağa çağrılmasında Hande Fırat’ın ehemmiyetini anlatmaya gerek yok. Allah da biliyor kul da. Korkmadı mı? Elbette korktu. Kahraman, korkmayan değil, korkusuyla baş edebilendir. Gözünü karartıp Cumhurbaşkanıyla bağlantıyı kurdu ve târihe geçen bir iş yaptı.
Peki, bizim Nene Hâtun ruhlu, Nene Hâtun kıyâfetli yazarlarımız neredeydiler? Hangisi hayâtını tehlikeye attı? “Çatlayın patlayın, Hüber’de iftara çağrıldık” garâbetine imzâ atan, “Uzun adam” diye ağlayan, “Reis için ölürüm” diyen, çocuğuna Erdoğan’ın ismini veren, Külliye’ye veya uçağa çağrılınca koşa koşa giden gazeteci hanımlar/beyler neredeydiler?
Bâzılarının arada kalmışlığı o kadar belliydi ki darbe girişimine kadar, vaktiyle çocuklarını teslim ettikleri cemaat hakkında tek kelime yazmadılar; yazamadılar. Sanırsın uzaydan gelmişler. Darbeden sonra ise korku belâsına yarım ağız yazılar…
Bir başörtülü yazar, o gece darbenin yönü değişince, “Üzerimize ateş açıldı.” yalanlarına sığınmıştı. Kimse inanmayınca da o geceye âit olmayan görüntüleri kaldırmıştı. Çehov hikâyelerine konu olacak kadar medya maymunu olan birisi, o gece darbecilerle çatışacak ama fotoğrafı olmayacak öyle mi? Eşyânın tabiatına aykırı!
Yalan, yalanı doğurur. Daha sonra da telefonunun şarjının bittiğini uydurdu. O geceki twitlerini kaldırdı. Tutmayan yalanlarını, 1. sene-i devriyyede yazamadı. Daha fazla komik olmak istemedi herhâlde.
15 Temmuz gecesi haber dünyası, hattâ devletin ajası bile Erdoğanla bağlantıya geçmezken, ölümü göze alarak facetime üzerinden bağlantı kuran Hande Fırat, daha sonra çarmıha gerilmek, yok edilmek istendi. Darbeci I’lân edildi. “Kıt zekâlı kadın” dendi. “Kıt zekâlı” diyen karanlık adamın kimlerin piyonu olduğu, bugünlerde iyice ortaya çıktı.
Daha da ilginci, 15 Temmuz sonrasında Erdoğan ile ilk röportaj Hande Fırat’ın hakkı olduğu hâlde o gece ortalarda olmayan bir gazeteci, Erdoğan’ın karşısına oturtuldu.
Acaba diyorum, Hande Fırat’a yapılanlar basit bir kıskançlık operasyonu muydu yoksa o gece büyük bir oyunu bozduğu için mi hedef hâline geldi?
Allah’tan, Hande Hanım devlet katında gerekli itibarı gördü de bu ruh hastalarının bir oyunu daha bozuldu.
Hande Fırat’ı, Darbe Araştırma Komisyonu’nda tanıdım. O gece Erdoğanla bağlantı kurmayı nasıl göze aldığı, nasıl karar verdiği sorulduğunda, “Ben Tevfik Fikret Lisesi’nde okudum. Kendi kararlarımı alabilirim.” diyerek esaslı bir eğitim dersi vermiş ve İslâmî kesimin en büyük sorununu da dolaylı olarak ortaya koymuştu.
Başımıza ne geldiye bireysellikten uzak din anlayışından gelmedi mi?
Hande Fırat’ın o geceki başarısı, iletişim okullarında ders olarak okutulmalıdır.
Allah izin verirse her 15 Temmuz’da bu konu hakkında yazacağım.
Neden mi?
Bir arkadaşımın dikkatini çekmiş. Bâzı haber kanallarında sanki o gece Hande Hanım’dan başka gazeteciler de Erdoğanla bağlantı kurmuş gibi görüntülere rastlamış. Sâdece telefon görüntüleri varmış. Telefonu tutanların yüzü görünmüyormuş. Bu görüntüler, girgide artacak ve birgün o telefonu tutan Hande Fırat unutturulacak.
Hesap bu!
Bakalım, Allah’ın hesâbı ne?
ÇAĞRILMADAN SOKAĞA ÇIKANLAR
Hande Fırat, Erdoğanla bağlantı kurduğunda az da olsa halk, zâten sokağa çıkmıştı. Ama geri adım atılmaması ve bu direnişin dalga dalga yayılması, bu bağlantı sâyesinde oldu. Çünkü Erdoğanla bağlantı kurulamaması, “öldü veya kaçtı” haberlerine inanılması sonucunu doğuracaktı ki bu da darbeye direnenlerin azmini kırardı.
Gerek Erdoğan’ın bağlantı kurmaktaki ısrârında gerekse Hande Fırat’ın bu cesâreti göstermesinde, kimseden çağrı beklemeden sokağa çıkan halkın rolünü, her zaman teslim etmeliyiz. Eğer herkes kapısını kapatıp otursa sonuç faklı olurdu.
Nitekim baba kontenjanından gazeteci olan bir densiz, Erdoğan çağırmadan sokağa çıkan vatansever insanları, sanki darbeye destek için çıkmışlar gibi “terörist” i’lân etmeye kalkmıştı. Amacı, kendisi gibi oturup hesap yapanları aklamaktı. Darbeciler kazansa hep berâber, koşa koşa hocalarının elini öpeceklerdi.
Erken davranıp bu şerefsiz kriptoların oyununu bozan herkesten Allah râzı olsun!