HDP hiç bir zaman Kürtlerin partisi olmadı,şimdi de değil. Çeşitli adlar altında hep terör örgütünün siyasi kanadı olmayı tercih etti. Onun için HDP'nin söylemlerinde iş,aş,ekmekle ilgili veya bölgede işsizlik ve fukaralığın giderilmesi ile ilgili sözler bulamazsınız. Taleplerinin tamamı ülke içinde ayrı bir siyasal birim çıkarmaya matuftur. İşsizlik onları çok fazla ilgilendirmez,çünkü iş sahibi olan evine ekmek götüren birini istismar etmek kolay değildir. Ama mesela ana dilde eğitim onları çok ilgilendirir. Kürtçeyi eğitim dili haline getirerek hem standartlaştırmak hem de Türkçeyi ikinci plana düşürmek isterler. Millet olmanın yolunun dil birliğinden geçtiğini bilirler. Farklı diyalektler arasındaki aralığı kapatmanın yolu Kürtçeyi eğitim dili haline getirerek standartlaştırmaktır. Bu sayede daha önce birbirini anlamayan Hakkarili ile Diyarbakırlının birbirini anlaması,dolayısıyla verilen siyasi mesajları daha büyük kütlelerin anlaması mümkün hale gelecektir. Sağ olsun TRT Kürdi bunu büyük başarı ile yapıyor. Tek bir Kürtçe inşa ederek daha önce birbirini anlamayan dolayısıyla ulus olamayanları ulus haline getiriyor.
Asıl söylemek istediğim bu değil, son seçimde kabul etmek gerekir ki HDP, kendi dışından oy verenlerin desteği ile seçim barajını aştı. HDP 2015'e kadar yüzde 6'yı geçemeyen bir partiydi. Oyları içinde zorla ve hile ile alınan oylarda çıkarılınca yüzde 4-5'lik bir desteğe sahipti. En büyük sıçramayı çözüm sürecinde yaptı. Bölgenin PKK/HDP'ye teslim edileceğini düşünenler -başlarına bir şey gelmesin-diye HDP'ye yöneldiler. Devletin barıştığı,masaya oturduğu bir güçle kavga etmenin anlamsız olduğunu düşündüler. Bir başka neden de iktidarın baskıcı,kısıtlayıcı politikalarına karşı bazı çevrelerin HDP'yi meclise taşıma stratejileridir. Bu iki nedenle HDP yüzde 10'ların üzerine çıktı. Bu oyların bir kısmı emanettir ve şartlar değiştiğinde geldikleri yere dönecektir.
Bu siyaset tarzıyla HDP'nin baraj sorunundan kurtulma imkanı yok.Çünkü politikalarında halkın dertleri,problemleri, beklentileri yok.Kulağını temsil ettiği kitlelere vermek yerine terör örgütüne verdiği için baraj problemi yaşıyor. legal siyaset yapan,ortak değerlere tutunan,temsil ettiği tabanın hassasiyetlerine eğilen bir parti olabilseydi bugün çok daha farklı bir potansiyeli temsil ediyor olabilirdi.Her şeye hayır diyen, kitlesini ana kütle ile bütünleştirmekten şiddetle kaçınan bir parti hiç bir zaman dar bir muhatap alanının dışına çıkamaz. Zaten amacı da bu alanı kendi arkasında konsolide etmek.
HDP her zaman genel eğilimin tersine giderek kitlesi ile ana kütle arasına bir duvar örmek, sıra dışı politikalarla ana kütleyi kendi kitlesine düşman etmek istiyor. Daha açık bir ifadeyle siyaseti Türk/Kürt zeminine kaydırmak,yarışı bu alana çekmek istiyor. Onun için ona verilecek Kürtlerin temsilcisi payesi tam da elde etmek istediği şeydir. Örgüt temsilcisi olmak yerine Kürtlerin temsilcisi olmak onlara uluslararası arenada Kürtler adına konuşma hakkı kazandıracak, içeride de partiler toplumun tamamını temsi eden aygıtlar olmaktan çıkarak etnik aidiyetleri temsil eden yapılara dönüşecektir. Bu, toplumun parçalanması,ülkenin etnik temelde bölünmesi demektir. Nitekim 70'lerden sonra Belçika'da öyle olmuş,siyaset dil toplulukları arasında parçalanmıştır.
HDP Kandil'deki terör baronlarına ve onların arkasındaki güçlerin telkin ve yönlendirmelerine göre hareket eden bir parti. Türkiye partisi olmadığı,olmayı düşünmediği için de her dönem baraj sorunu yaşıyor. Son seçimde aldığı oyların büyük kısmı emanet oylardır.Seçim barajını da bu oylarla aşmıştır. Siyasal şartların değişmesi ile birlikte HDP eski sınırlarına,belki de daha aşağısına çekilecektir. Demokrasilerde etnik veya örgüt partileri olmaz.HDP'yi etkisizleştirmenin yollarından biri demokratik siyasettir. Demokrasinin standartları yükseldikçe, vatandaş ülkede adaletin hakim olduğunu gördükçe HDP'nin eşitsizlik üzerine kurduğu politik söylem de geri tepecektir.Onun için mevcut durumda HDP'ye kim veya hangi parti tabanı oy verdi sorusundan daha anlamlı olan niçin oy verdiler sorusunun cevabını aramaktır.Bu niçinler ortadan kaldırıldığı takdirde ortaya çok farklı bir tablonun çıkması,Türkiye'nin bu bölücülük belasının etki alanını daraltarak ondan kurtulması mümkün ve muhtemeldir.