Peker'in videolarının bu kadar izlenmesi ve inandırıcı bulunmasının nedeni, anlattıklarının çoğunun belli çevreler tarafından biliniyor olmasıdır.

Peker, bilinen ama konuşulamayanları konuştuğu için bu kadar ilgi görüyor.

Vatandaşın içinde biriktirdiklerini faş ediyor.

İktidarın sessizliğinin, yargının suskunluğunun nedeni de bu. Çünkü bir tuğla çekilince binanın çökeceğini, yıkımın bir tuğladan ibaret kalmayacağını biliyorlar. Bir tuğla bütün bir kirli yapının çökmesi demek. Onun için direniyorlar.

Temiz kalmış siyasetçiler kirlenen tuğlaları çekmekten korkmazlar. Birkaç tuğla çekmekle binanın çökmeyeceğini,ipin ucunun kendilerine dokunmayacağını bilirler.

Özal dönemini hatırlayın, bakanı İsmail Özdağlar'ın rüşvet aldığını öğrenince tereddüt etmeden suçüstü yakalatarak ipini çekmişti. Özdağlar, hem bakanlıktan oldu, hem aylarca hapis yattı.

Özdağlar'ın aldığı para, bugün dile düşen danışmanların bir gecede harcadığı para kadar bile değildi.

Demirel de, yargının yeğeni Murat Demirel'in üzerine gitmesine engel olmadı. Suçun nerede başlayacağını nerede biteceğini görüyor, kendisi veya hükümeti ile ilgili bir endişe taşımıyordu.

Yargıdan defosu olan siyasetçiler korkar. Niye yargı harekete geçmiyor, niye Soylu hala görevde sorusunun cevabı burada yatıyor.

Önceki gün Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ katıldığı bir televizyon programında önemli bir iddiada bulundu.

17/25 Aralık sürecinde Davutoğlu'nun Yüce Divan'a gidip,aklanın dediği üç bakanın Davutoğlu'na, gidersek üstümüzdekini söyleriz dediğini aktardı.

Üstümüzdekini söyleriz ifadesi -rüşvet ve yolsuzluğun- sistematik ve organize olduğu anlamına gelir ki bu çok vahim bir iddia.Bu, yukarıdan aşağıya doğru bir yolsuzluk ağının kurulduğuna ve örgütlü bir yapının varlığına delalet eder.

Yani iddia doğruysa bir üst ast ilişkisi söz konusu.

Yargının hadımlaştırıldığı her yerde hukuki boşluğu suç örgütleri,çıkar grupları, mafya yapılanmaları doldurur.Buna seyirci kalmak maşeri vicdanda -suçlananları-aşan şüphelerin doğmasına neden olur.

Partili CB sistemi tek kişi tarafından yönetilen bir sistem. Hala yargı harekete geçmiyor, icra makamı sesiz kalıyorsa sistemin anahtarını elinde tutan o tek kişi istemediği içindir. Bunca iddia karşısında hareketsiz kalmak, bunu siyasetin temizlenmesi için bir fırsata çevirmemek şüphelerin- devleti yıpratacak- makamlara yönelmesine neden olur.Kimse bunca iddianın üstünü örtemez.Temiz kalmayı başarabilenler siyaseti kirletenleri yargıya teslim etmekten korkmazlar.

SARAY'IN İNANDIRICILIK SORUNU

Toplumun Saray'a olan güveni gün geçtikçe azalıyor. Bunun bir çok nedeni var.Milletin gözünün içine bakarak söylenen gerçek dışı sözler,yatsı olmadan ortaya çıkan hakikatler bu güvensizliğin en önemli sebebi.

A:Selvi, 8 Haziran'da Hürriyet'teki köşesinde; CB'nin MKYK'da, "kendisinin Biyontec aşısı olduğunu ve çok güzel antikor oluştuğunu, kimse korkmasın biyontec olsun" dediğini yazdı. Halbuki birkaç ay önce CB aşı olduğunda vatandaşa sadece Sinovac aşısı vuruluyordu. Kendisine de Sinovac aşısı yapıldığını söylemişti. O tarihte AKP yöneticilerinin kendileri için Biyontec aşısı getirip vurdukları yazılmış, ama yalanlanmıştı. Şimdi MKYK'da CB kendi ağzıyla ta o tarihte Biyontec aşısı vurduğunu itiraf ediyor.

Vatandaşa Çin aşısı, kendilerine Alman aşısı.

Dün başka kelam bugün başka kelam. Sonra da bize değil, Peker'e mi inanacaksınız diyorlar.

Size nasıl inanalım, bir dediğiniz ötekini tutmuyor ki.