Türkiye de derin bir sosyal anomi yani toplumsal çılgınlık hali var. İnsanlar içeri de - dışarı da, derste – sıra da, sokakta – cadde de, hastane de – pastane de, okul da - ev de – işyerlerinde, üniversite kampüslerinde durmadan birbirlerini öldürüp duruyorlar. Bu şiddet değirmeninde de en çok kadınlarımız, genç kızlarımız öğütülüp duruyor.
Her gün ama her gün bu ülke de birkaç kadın ya da genç kızlarımız kurbanlık koç gibi boğazlanarak ya da sayısız kurşunların hedefi olarak yaşamlarını kaybediyorlar.
Kadına yönelik şiddette simgeleşerek hayatını kaybeden Ayşe Paşalı olayından sonra da… …Güldünya, Arzu Odabaşı, Derya Demiral, Neslihan Polatçelik, Kamile Özbek, Ayten Bülbül, Nezahat Satılmış Yanık, Funda Yıldırım, Damla Şenler, Fadime Çalışkan, Büşra Özer, Songül Yılmaz, önceki gün Aydın da polis memuresi Hatice Alper Kavalcı, Adana da genç anne Sinem ve masum melek iki yavrusu üç yaşındaki Selen ve yedi aylık Simge……
…ve daha onlarca, yirmilerce, otuzlarca Ayşe Paşalı’yı, Selen ve Simge’yi al tepe tepe, istediğin şekil ve yöntemle öldür diyerek Azrailleri olan kocalarına adeta servis eden şizofrenik bir can güvenliği anlayışı.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız … (N.H)
Nedir bu hal? Türkiye nereye gidiyor? Yasalarla başa çıkamadığımız bu caniliklerle başka türlü nasıl mücadele edebiliriz? Kalpler katılaşmış, egolar şişmiş, heva ve heves ilah edinilmiş, yaşama sevinci kaybolmuş, ay ve güneş bizim olsa tatmin olmaz bir iştiha anaforuna bir tatminsizliğe sürüklenmişiz. Milletçe birbirimize olan sevgi ve saygımızı kaybederek birbirlerinin yüzüne nefretle bakan insanların ülkesi olmuşuz.
Bundan 7, 8 yıl önce bir Kurban Bayramı öncesinde üç günde yedi kişiyi öldüren iki genç katile, polis bu insanları neden öldürdünüz diye sorduğunda verilen cevap aynen şu şekilde olmuştur;
… “ZEVK İÇİN YAPTIK LAN”… evet zevk için insanların öldürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz.
Yan bakma, omuz atma yüzünden cinayetlerin işlendiği, düşenin yerde kaldığı, düğün, nişan ve asker uğurlama merasimlerinde insanların maganda kurşunlarıyla can verdiği, maç oynanırken tribünlerde genç insanların öldürüldüğü, stadyumların önlerinde, cadde ve sokaklarda insanların bıçaklandığı, maganda kültürünün içselleştirildiği, çocuklara ve kadınlara yönelik şiddetin kanıksandığı, aile içi şiddetin normalize edildiği, değersizliğin değer edinilerek çürütüldüğü, yerleşik ahlaki paradigmaların ders dest edildiği bir ülkeden bahsediyoruz.
“İnsafını Kaybedenler Hiçbir Hakikati Bütünüyle Kavrayamazlar.” … diyor Cemil Meriç.
Albert Camus’ da… "Bir Ülkeyi Tanımak İstiyorsanız, O Ülkede İnsanların Nasıl Öldüğüne Bakın."… diyor.
Yoğun kadın cinayetleri, küçük çocuklara yönelik yoğun taciz ve tecavüzler, son beş yılda Organ Mafyası, PKK ve İnsan Tacirleri tarafından kaçırılan on dört bin çocuk. Küçücük, masum, melek, sabi, sübyan kız çocuklarımızın üzerine benzin, döküp, tiner döküp, başlarını taşla ezerek, küçücük bedenlerini parça parça ederek katlediyoruz.
Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin. (N.H)
Her yıl çok hızlı bir şekilde artarak devam eden ve aile yapımızı derinden tehdit eden yoğun boşanmalar (2016 yılında 131 bin aile boşandı…TÜİK) ….hastalıklar, açlık, yoksulluk, iş kazaları, işçi ölümleri ve yoğun intiharlar.
Evet… merhum Cemil Meriç’in dediği gibi… “İnsafımızı kaybettik ve bu yüzden HZ. Adem (asm) peygamberden önce yeryüzünde “İNSAN BEDENİNDE HAYVAN GİBİ YAŞAYAN AKILSIZ, İZANSIZ, İDRAKSİZ, İNSAFSIZ, MERHAMETSİZ, SEVGİSİZ İNSANSI VARLIKLAR (BEŞER) ” gibi olduk.
Akıl, fikir, merhamet, sevgi, şefkat, adalet, doğru ve rasyonel düşünme gibi rahmani olgu, özellik, haslet ve vasıflarımızı yani tüm SİRETEN (İÇSEL, ENFÜSÜ ALEM, KALBEN) İNSAN OLMA ÖZELLİKLERİMİZİN TAMAMINI YİTİREREK, HZ. ADEM (AS) ÖNCESİ YAŞAYAN VE SURETEN İNSAN GÖRÜNÜMLÜ “BEŞERLER” GİBİ KIYAMETE YAKIN BU HÜSRAN ASRINDA BİR KEZ DAHA VE YENİDEN “BEŞER”LEŞTİK.
İşte bu yüzden tam da bu yüzden hiçbir hakikati bütünüyle kavrayamıyoruz ve…
…Şiddetle yatıp, şiddetle kalkıyoruz. Her gün onlarca insan bir fındık kabuğunu bile doldurmayan sudan sebeplerle birbirlerini öldürüp duruyorlar. Öyle ki… Terör deyip öldürüyoruz, trafik deyip öldürüyoruz, töre deyip, berdel deyip, kan davası deyip öldürüyoruz. Yan baktın deyip, omuz attın deyip öldürüyoruz, seni başkasına yar etmem deyip öldürüyoruz, ya benimsin ya kara toprağınsın deyip öldürüyoruz.
Oğullarımızı, kızlarımızı, annelerimizi, babalarımızı, kardeşlerimizi öldürüyoruz. Küçücük, masum, melek, sabi, sübyan kız çocuklarımızın üzerine benzin, döküp, tiner döküp, başlarını taşla ezerek, küçücük bedenlerini parça parça ederek katlediyoruz.
İSTEDİĞİNİZ OLDU SAYIN CUMHURBAŞKANIM… DİNDAR VE KİNDAR BİR NESİL YETİŞTİRECEĞİZ DİYORDUNUZ VE BUNDA ÇOK BÜYÜK ORANDA BAŞARILI OLDUNUZ. GERÇEKTEN DİNDAR (DİN PAZARLAMACISI, DİN TÜCCARI, DİN KOMISYONCUSU, DİN TEFECİSİ, DİN BARONU) VE KİNDAR (NE BAKIYON, YAN BAKMA LAN DEYİP ADAM ÖLDÜRÜYORUZ) BİR NESİL TÜRKİYE’Yİ FESADA BOĞUYOR.
Evet… Genetik Mutasyon geçirmiş gibi, “İnsan Bedeninde Hayvan Gibi Yaşıyoruz.” Sevgisiz, Şefkatsiz, Merhametsiz, Birbirimizi Yok Ederek, Öldürerek ve Nefret Ederek. . !