Kaan savaş jetinin uçuşu ülkemizde büyük bir coşku ile karşılandı. Türk milleti neredeyse bütünleşti. Kaan’ın havalanması, başta ABD olmak üzere dünyanın her tarafında medya mensupları, devlet adamları, dış politika uzmanları, stratejistler ve savunma sanayi yetkilileri tarafından hayretle ve ilgiyle takip edildi. Kaan yabancı gazetelerde birinci haber oldu. TV programlarında konunun uzmanlarınca tartışıldı. Hakkında makaleler kaleme alındı. Makalemizin konusu yabancıların Kaan ile ilgili yaptıkları değerlendirmeler.
Türkiye’nin, Kaan ile, ABD, Çin, Rusya ve Kore’den sonra 5. nesil uçak havalandıran 5. ülke olması Türkiye’nin ABD’ye karşı zaferi olarak değerlendirildi. Kaan’ın görünmezlik özelliğinin muadillerinin tamamından daha iyi olduğu vurgulandı.
Bazı yorumculara göre Beyaz Sarayın F-16 tesliminin önünü açmasında ve Türkiye’nin F-35 projesine katılımından memnun olunacağının defaten ifade edilmesinde, Kaan’da gelinen aşama etkili oldu. ‘’Madem engelleyemiyoruz, yanımıza çekelim, ilişkilerimizi iyileştirelim.’’ diye düşünülüyor. Kimi analistler, İsveç’in NATO’ya üye olmasını sağlamak için Türkiye’ye uygulanan ambargoların kaldırılmasının tarihi hata olduğunu, Kaan’ın motor sorununun bu sayede çözüldüğünü vurgulayarak Beyaz Saray’ı kıyasıya eleştirdiler.
Onlara göre ambargo kalkmasaydı motor sorunu çözülemezdi. Dolayısıyla Türkiye, ABD’ye muhtaç olmaya devam ederdi. Türkiye’nin hava filosunun çok zayıf olduğunda, 2024 senesinde modernizasyon kitlerinin teslimiyle yeniden Orta Doğu’daki en güçlü filolardan biri haline gelineceğinden uzmanlar neredeyse ittifak halinde. Kaan filoya katılınca Türkiye bölgesindeki en güçlü filoya sahip ülke olacak. Fakat uzmanlar Türkiye’nin hedeflediği 2028 yılının çok iyimser olduğu konusunda mutabıklar. Kaan’ın seri üretiminin en iyi ihtimalle 2030 yılında tamamlanacağını, 2033 yılının en makul yıl olduğunu düşünüyorlar. Ankara’nın henüz yorum yapmamış olsa da F-35 projesine katılım konusunda çok istekli olduğu kanaati hakim.
Bu kanaatin oluşmasında, hiçbir güçlü ülkenin filosunu tek uçakla oluşturmadığı, farklı uçakların hem filoları güçlendirdiği hem de ülkelerin teknolojik kabiliyetlerini geliştirdiği tespiti, belirleyici. Onlara göre Ankara’nın tavrı, pazarlık gücünü arttırmaya yönelik. Erdoğan’ın temmuz ayında Amerika’da düzenlenecek NATO zirvesine katılacağı ve F-35 projesine katılımın ana gündem maddesi olacağı öngörülüyor. Tartışmalardan Türkiye’ye ait olan F-35’lerin başka ülkelere teslim edilmediğini, teslime hazır halde hangarlarda muhafaza edildiğini öğrendim.
Öyle ki bazı programlarda hangarlarda bekleyen kendinden Türk bayraklı F-35’ler özellikle gösterildi. ABD’lilere göre Türk Hava Kuvvetleri Kaan, F-35 ve F-16’lara optimum miktarlarda sahip olduğunda, ABD ve Çin’den sonra en güçlü üçüncü filoya sahip olacak. Amerikalılar 2030’ların ikinci yarısından itibaren Kaan’ın ihracatına başlanacağını ve Türkiye’nin milyarlarca dolar ek gelir elde edeceğini öngörüyorlar.
Uluslararası medyadan öğrendiğim, ülkemizde gündeme gelmeyen üç çok ehemmiyetli konuyu bu vesileyle paylaşmak istiyorum. Amerikalılar Ankara’nın S-400’den vazgeçmesinin kolay olduğunu düşünüyor. Zira onlara göre ASELSAN, S-400’ü model alarak ‘’Siper’’ isimli hava savunma sistemi geliştirmiş. Siper, S-400’den daha ileriymiş ve kısa süre sonra üretimine başlanacakmış. Siper aynı İsrail’in Gök kubbesi gibi Türkiye’nin tamamını korumaya alacak şekilde tasarlanmış Rusya, Siperden son derece rahatsızmış, ‘’Türkiye ile Rusya, Siper nedeniyle kriz yaşayacak.’’ kanaati hakim.
Bloomberg’e göre Ankara aralık ayında, Kaan’ın kullandığı F110 turbofan motorunu Türkiye’de üretmek için General Electric firmasıyla görüşmelere başladı. Genaral Electric yönetiminin maliyetleri çok düşürecek olan bu teklife sıcak baktığı ifade ediliyor. F110 motorları aynı zamanda F-16 ve F-15’ler de de kullanılıyor. Bazı yorumcular Beyaz Saray’ın Türkiye’de üretimi engellemesi gerektiğini düşünürlerken bazıları da Türkiye’nin on yıl içinde geliştirdiği yerli motorun seri üretimine başlayacağından dolayı, F110 motorunun nerede üretildiğinin önemli olmadığı kanaatinde.
Üçüncü olarak, TUSAŞ’ ın, Kaan’ın merkezde olduğu entegre bir sistem geliştirdiği iddia ediliyor. Bu sistem başarılırsa, Kaan, Aksungur, Anka ve Akıncı gibi farklı özellikleri olan 7-8 tane insansız hava aracıyla birlikte havalanacak. Bu araçların önceden tanımlanarak entegre sisteme yüklenmiş görevleri olacak. Mesela bir İHA düşman mevzilerine sızarak çektiği fotoğrafları Kaan’a ve karargaha gönderecek.
Bir diğeri düşmanın silahlı vasıtalarını imha edecek. Bir başkası düşman savunma sistemlerinden atılan füzeleri üzerine çekerek Kaan’ın isabet almasını engelleyecek. Bir başkası düşmanın radar sistemini kilitleyerek Kaan’ın görünmezlik özelliğini güçlendirecek. Diğer hava araçları Kaan’ın pilotunun vereceği görevleri yerine getirmek üzere hazırda bekleyecek. Şu anda 5. Nesil uçak üreticilerinin hiçbiri böyle bir sisteme sahip değil. Bu sistemin, hayata geçirilmesi halinde mevcut savaş mantığını ve yaklaşımlarını kökünden değiştirecek nitelikte bir devrim olduğu vurgulanıyor.