Anadolu delikanlısı sevdalandığı kıza haber gönderir. “Ya benimsin ya da kara toprağın.” İlk bakışta normalmiş gibi görülen bu söz aslında içinde namertlik barındırır. Zira, gerçek seven ölümü göze alır lakin sevdalandığına kıyamaz. Hele bu sevgili vatan denilen nazlı gelin ise.
Bir HDP milletvekilinin annesinin Ankara’nın Gölbaşı ilçesi kabristanında defni sırasında 40-50 kişilik bir grup bağırıyor. “Şehitler ölmez, vatan bölünmez.” Devlet orada ama nasıl oluyorsa bu gruba engel olamıyor. Ve cenaze Tunceli’ye taşınıyor.
Diz boyu olan cehalette düşünen yok ki,
Tunceli bu vatanın bir parçası değil mi? Siz bu engellemeyle vatanın bölünmesi projesine çanak tuttuğunuzun farkında değil misiniz?
Siz bu engellemeyle Osman Baydemir gibi özel yetişmiş birisinin “mezarlarımız ortak olmayacaksa, sokaklarımız nasıl ortak olacak”, nidasına ortak olduğunuzu görmüyor musunuz?
Barzani, Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürdistan kurmak üzere referanduma gidiyor. “Kerkük Türk’tür Türk Kalacak” gibi cılızca sloganik bağrışmaların dışında ciddi bir reaksiyon bile yok. Şimdiden geçmiş olsun, bir süre sonra o bölgedeki Türkler de göçe başlar ve biz;
“Gel, Ankara
Gözleri gelen, kara
Kerkük, Musul, Erbil’e
Tez ulaş, gel, Ankara…” nevi Türkmen türküleriyle, şiirleriyle kendimizi avuturuz.
Zamanlama manidar…
Bu ülkeyi karşılıksız sevenler veya o iddiada olanlar bir süredir kendi dertlerinde, nasılsa. Açık kapıdan kimin çıkıp, kimin girdiğini bile umursamadan birbirini göy ekin gibi biçmenin yamacında.
Sadece kitabi bilgilerle değil, orada doğan ve büyüyen, Kürtçülükle ilgili yerli yabancı eserlerin önemli bir kısmını okuyan birisi olarak Doğu'yu Güneydoğu'yu, Batı’nın Şark politikasını bilenlerdeniz. Dolayısıyla bu gidişatı PKK jargonuyla doğru çözümledim. Üstelik amatör bir ülkücü aklı ve vicdanıyla yaptım çözümlemeyi.
Devlet, ne pahasına olursa olsun definin yapılmasını sağlayacaktı. Kabristanda ağızlarından çıkanı kulakları duymayan 40-50 kişiyi değil, onları oraya kim yönlendirdi veya yönlendirmeyi yapanı kim yönlendirdi sorusu araştırıldığında giz açığa çıkar. Ve muhtemeldir ki ardından dar açıyla PKK, geniş açıyla Türk düşmanları çıkacaktır.
Sıradan gibi görülen bir defin olayının, Türkiye’nin karşısına asgari bir çeyrek asır boyunca hangi mahfillerde çıkacağını bilememek, trajik bir destanla nesillere anlatılacağını, bunların aynı zincirin halkaları, aynı merkezin politikaları olduğunu görememek Türk entelijansiyasına hakaret olur.
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun akl-ı selim davranacaklara.