Günlerce, haftalarca, aylarca konuşuldu, yazıldı, çizildi, tartışıldı ve 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimi işte nihayet bitti. Her seçim sonunda olduğu gibi her siyasi partinin ve her görüş sahibinin kendine göre bir yorumu var. Kimi “Biz kazandık çünkü oyumuzu arttırdık”, kimi “Biz kazandık çünkü Belediye sayımızı arttırdık”, kimi “Şu oldu bu oldu” diyecek ve nitekim diyorlar da. Klasikleştiği üzere “Demokrasi kazandı” diyenler de var. Elbette demokrasi kazandı ve kazanmalı ama bence asıl kazanan ALINTERİ oldu.
Gönlüm isterdi ki ilk ve tek siyasi partim olan MHP kazansın. Gönlüm isterdi ki MHP ve İYİ Parti ayrışması olmasaydı ve tek güç olarak seçimlere girilse, parti kendi içindeki dargınlıkları, kırgınlıkları yönetip birlik ve beraberliği, ülkücülük ruhunu koruyabilse idi. Gönül isterdi ki her şeye rağmen göğsünü gere gere “Ülkücüyüm” diyen, diyebilen Mansur Yavaş Ankara’da, her haliyle bir “Ülkücü profili” çizen Ekrem İmamoğlu da İstanbul’da MHP adına seçimlere girip öyle seçilebilselerdi ama olmadı.
Maalesef, MHP’nin büyük desteği ile Türk Milleti’ne adeta dayatılan ve son seçimlerde de görüldüğü gibi pek çok sakıncaları olan ve ileride daha büyük çatışmalara sebep olacağı anlaşılan, birlik ve beraberliği sağlama yerine kutuplaşmaya yol açan Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi doğru bir sistem değildir. Cumhurbaşkanı’nın adaylardan ve siyasi parti liderlerinden daha çok meydanlara inip diğer adaylarla parti liderlerini rencide edici konuşmalar yapması doğru değildir. Nitekim İstanbul ve Ankara’nın merkezlerinde olduğu gibi hemen bütün ilçelerinde defalarca miting yaparak kendi partisinin adaylarına oy istemesi hoş olmamıştır. Kaldı ki bu gayret işe yaramamış, AKP Ankara ve İstanbul’u kaybetmiştir.
Bir önceki mahalli seçimlerde hakkının yenmiş olduğuna hemen herkesin inandığı Mansur Yavaş bu defa hakkını söke söke almış ya da Başkent Ankara’da yaşayanlar bu hakkı kendisine teslim etmişlerdir. Bu seçimin asıl galibi ise bence ilk başlarda kimsenin hesaba katmadığı ancak giderek bir yıldız gibi parlayan Ekrem İmamoğlu olmuştur.
“Bir şey değişecek her şey değişecek” diye güzel bir slogan cümlesi ya da bir özdeyiş vardır. Evet, bir yiğit çıkmış ve her şeyi değiştirmiştir. Hem de kendi partisi içindeki ayrışmalara, İstanbul’da “Ben Başkan olmalıyım” diye yan çizen, mızıkçılık yapanlara karşı bir yıldız gibi parlamış ve kendisine güvenenleri mahcup etmemiştir.
Yaşımızı başımızı aldık; eskilerin deyimi ile “İnsan sarrafı” sayılırız. Bu seçimlerde aday olarak ortaya çıkarılışına kadar Sayın İmamoğlu’nu görmüşlüğüm ve tanımışlığım yoktu. Ancak duruşu, tavırları, konuşmaları, ağırbaşlılığı, tevazuu, sivri dilli olmayışı, kin ve nefret dilinden uzak oluşu, öfke saçmayışı ve efendiliği ile hemen kendisini kabul ettirdi. İşin açıkçası, daha önce de yazdığım gibi benim “Ülkücü” anlayışıma tamı tamına uyan bir karaktere sahipti. Bunu yazıp söylediğim için sitem edenler bile oldu ama işin doğrusu bu idi. Nitekim seçim gecesi dikkat çeken bir şekilde İstanbul’a ait sonuç ekranlarının dondurulması, siyasi rakibinin kazanmış olarak gösterilmeye çalışılması karşısında da pes etmedi. Saat başı açıklamalar yaparak “Kazandığımı biliyorum. Ben hak yemedim, yemem, hakkımın yenilmesine de müsaade etmem. Yenilirsem rakibimi tebrik ederim ama tebrik edilmeyi de beklerim” diyerek açıklamalar yaptı.
Sonunda, sabah saatlerinde Yüksek Seçim Kurulu Başkanı bir açıklama yaparak, spekülasyonların merkezine oturan ve seçimleri manipüle ettiği kanaati oluşan Anadolu Ajansı için, “AA benim müşterim değil, verileri nereden aldığını da bilmiyorum. Bizdeki sonuçlar şudur” diyerek İstanbul seçimlerinin asıl kazananının Ekrem İmamoğlu olduğunu kör gözlere sokmuş, sağır kulaklara da duyurmuş oldu.
Açıkçası, aksi bir durum olsa idi üzülürdüm. Mansur Yavaş kardeşimizle bir gönül bağımız, geçmişten gelen bir ülkü kardeşliğimiz olduğu için kaybetmesine elbette üzülürdüm ama önceden hiç tanımadığım ama bir yıldız gibi parlayıp bütün engelleri aşarak İstanbul’la birlikte Türk Milleti’nin gönlüne taht kuran Ekrem İmamoğlu kaybetse idi herhalde daha çok üzülürdüm.
Fazla söze gerek yok, seçim gecesinden 01 Nisan 2019 sabahına kadar elinden düşürmediği mendilleri ile sürekli alın terini silen Ekrem İmamoğlu’nun o resimleri her şeyi açıklıyor. Seçimleri kazanmak için bağırıp çağırmaya, milleti tehdit etmeye ve her yeri, her duvarı, her direği afişlerle, resimlerle donatmaya gerek yok. Helalinden alın teri dökmek yeter.
Peygamber Efendimiz, “Çalışanın emeğinin karşılığını alın teri kurumadan veriniz” buyurmuş. Engellemeye çalışılsa da Türk Milleti bu karşılığı vermiştir, hayırlı olsun.