Çözüm sürecinde yaşananlardan sonra CB Erdoğan “Kürt Sorunu diye bir sorun kalmamıştır” demiş hepimizin içine su serpmişti. Bu beyan üzerine hepimiz hakikati gördüklerini, bu meselenin demokratikleşme ile alakasının bulunmadığını anladıklarını düşünmüştük. Ama yanılmışız, bitti denileni bitirmedikleri Bahçeli’nin Öcalan’ı mecliste çağırmasıyla ortaya çıktı.
Devlet isteyen bir hareketi, devletten başka tatmin edecek mekanizma yoktur. Bu anlaşılmadıkça gösterilen çabalar beyhudedir ve Örgüt’ü hedefine biraz daha yaklaştırmaktan başka işe yaramaz.
Terör ve ayrılıkçılığın bir türlü bitmemesinin sebebi de bu ikircikli tavır ve siyasetle alakalıdır. Bir gün yoktur bir gün vardır derseniz, Örgüt umutlanmaya, bu gedikten emellerini gerçekleştireceğini düşünmeye başlar.
Erdoğan iktidarı bu konuda hiçbir kararlılık göstermedi , o gelenekten gelenler de Örgütün dayatmalarını bütün Kürtlerin talebi gibi gördü.
Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun, hatta Babacan’ın bu konuda izlediği politikaları takip ederseniz - şiddet hariç- Dem partililerden çok da farklı düşünmediklerini görürsünüz. Erdoğan, daha belediye başkanı iken bir araştırma yaptırmış, hazırlanan raporda çözüm için Kürtlere otonomi yani devlet içinde devlet verilmesi tavsiye edilmişti. Bu zihin bulanıklığı bugün de varlığını sürdürüyor, sorunun daha da büyümesine hizmet ediyor.
Bahçeli’nin çağrısından sonra PKK’ya yakın kalemler öyle iddialarda bulundular ki, Türkiye’nin savaş kaybettiğini, Sevr’in güncellendiğini düşünebilirdiniz. Suriye yok olacak, Kuzeyinde Kürdistan kurulacak, Türkiye eyaletlere ayrılacak, Türklere küçük bir toprak parçası bırakılacak… Tabiatıyla Güneydoğu da Kürdistan’ın bir parçası olacak… Siz Güneydoğu’da otursanız bu durumda ne hissedersiniz? Ya pılımı pırtımı toplayıp Batı’ya kaçayım dersiniz yahut memleketi terk etmemek için PKK’nın kucağına oturur, onlara katılırsınız. İşte bu tür söylentiler buna yarıyor. Her iki halde de bölücü örgüt kazanıyor; kaçanlarla etnik ve ideolojik temizlik yapıyor, kalanların katılımı ile büyüyor. Birinci çözüm sürecinden sonra HDP’nin oylarının yüzde 6’dan yüzde 13’lere kadar çıktığını hatırlayın. Şimdi de öyle olacaktır.
Çağrı her ne kadar Bahçeli tarafından yapılmış olsa da fikir Erdoğan’ındır. Bahçeli, liderim dediği kişiden habersiz tek adım atamaz. Bu kafayla gidilmesi halinde Türkiye’nin çok ağır bedellerle karşı karşıya kalacağını söyleyebiliriz . Esat ve merkezi yönetimini etkisizleştirerek Suriye’de PKK’ya devlet olma yolunu açan bu iktidardır. Şimdi de ona büyüme yolunu açıyorlar.
Daha önce tam üç defa yazdım, bu sitenin (Habererk’in)arşivinde dileyen arayıp bulabilir: "Yıl 1999, yer Fener Orduevi, birkaç kurmay Albay terör ve bölücülüğü tartışıyor, bir kurmay Albay kanaatini şu şekilde açıklıyor: Türkiye’yi bölmek istiyorlar, bunu bir sol parti ile yapmazlar, çünkü halkın yüzde 70’’i sola karşı, iç savaş çıkar. Bunu başarabilirlerse bir İslamcı ve milliyetçi partiyi bir araya getirerek yapacaklar. Çünkü sağ seçmen liderlerine din gibi bağlanır, onların karar verdiği şeyi daha kolay kabullenir, başka çare kalmamış demek ki diye düşünür.” İşte bugün yaşadıklarımız tamamen budur. Terörü çözmekten çok ülkenin temellerini yok etmektir. Dilerim dünyadaki örneklerine bakarak yol yakınken bu yanlıştan dönerler. Aksi takdirde bu ülkenin felaketi olur.