Show TV’de yayınlanan “Kızılcık Şerbeti” isimli bir dizi var. Ben seyretmiyorum; ama konu etmemin sebebi var. Şöyle: dizide geçen bir sahnede iki kişi bir çeşit tartışma ile aksediyor. Tartışılan konu, asılan Türk bayrağı ve bayrak üzerindeki Atatürk resmi üzerine… Senarist, daha doğrusu yönetmen bir sekansta iki dizi karakterini hafiften tartıştırıyor. Malum 29 Ekim’i deruhte ettik ve yönetmen almış mevzuyu, bölüme dâhil etmiş. Bayraktaki Atatürk resmine ekşiyen kişi (Haluk) ile tam tersi, Başbuğ Gazi’ye minnet duyulması gerektiğini söylen kişi arasında tartışma seyrediyoruz; Haluk belli ki Atatürk’ten rahatsız. Bu sahneye, daha doğrusu “bu milletin her ferdi Atatürk’e minnet borçludur” diyen dizi karakterinin repliğine ise Abdurrahman Uzun “Youtube” kanalında kafayı takıyor, mesele ediyor. Uzun diyor ki “bu milletin hiçbir ferdi Allah’ın bir kuluna hiçbir şey borçlu değil”. Ezcümle Uzun, “bizim Atatürk’e borcumuz yok” diyenlerden. Pekiyi…
Ben hayatımın hiçbir diliminde Abdurrahman Uzun gibi düşünenlerden olmadım. Bilakis Başbuğ Mustafa Kemal’e kimseye olmadığı kadar “minnet borcu” duyarım ki her Türk milliyetçisi, Ülkücü gibi tabiidir. Uzun, Mustafa Kemal’e nispet edilen “minnet” sözcüğünden açıkça rahatsızlık duyuyor, kendince ifade etmiş; elbet katılmam söz konusu değildir ve gerekçeleri hem basit, hem sığ kaçmaktadır; lakin yine de kendi görüşüdür.
“Neden minnet duyulur?” bir bakalım. Muhatabınız yahut bir kimse size iyilik yapmışsa minnet hissi duyar, teşekkür edersiniz. “Minnet” dediğimiz hâl, duygu durumudur ve yükümlülük hissi, yani şükran borcu olarak da ifade ederiz. Mustafa Kemal’in Türk milletine iyilik yaptığını aklı ve vicdanı ile kabul eden her Türk, o Başbuğ’a sadece minnet hissi besler Abdurrahman Beğ; eğer ki öyle düşünmeyenleri istisna bırakalım. Gazi, büyük bir asker, kumandan ve savaşçıdır. O, şüphesiz çağının en parlak devlet adamıdır. Gazi, milletine derin bir bağlılık hissi ile ömrünü vefa etmiş Türk milliyetçisidir. Kurtuluş Savaşı’nın lideri olmuş, onun komutasında Anadolu Türklüğü ölüm-kalım davasını hamle etmiştir. E söyleyin Abdurrahman Beğ; nasıl minnet duymayayım?
Bakın, kimileri Mustafa Kemal’e ve onun Türk milliyetçiliğine muhalif olabilir; fakat deha kişiliğini, kurmay dehasını hiç etmeye güçleri yetmez. Sabah akşam avazlarını yırtsalar da Cumhuriyet’in kurucu babası olduğu gerçeğini değiştiremezler Mustafa Kemal’in. İşte bunları objektif bilgi ve erdemlikle göremeyip kabul edemeyenlerin yaptığı da eleştiri değil; ancak iftira, tarihi çarpıtma ve hakaret olarak ortalığı kirletmekten başka halta yaramamaktadır. Abdurrahman Uzun’un ideolojik kapatmayla hakikati perdeleyip, böyle engelli ve fasit zihinlerin değirmenine su taşıması da kendi namına yazıktır. Abdurrahman Uzun’a tavsiyem şu ki gitsin Milli Mücadele tarihini iyi okusun. Maalesef tarihimizde hiç beceremediğimiz ricat savaşını Sakarya’da hangi komutan yapmış, öğrenip gelsin. Ha, yine Uzun, etrafında kurmay harekâtından anlayan bir subay bulursa Büyük Taarruz planını bir sorsun, hele dinlesin. Bakalım, böyle bir düşmanı yok etme planını hayata geçiren kaç dahi asker bulacaktır.
Yine ifade edelim; şayet Mustafa Kemal, ulus-devlet idealini hayata geçirmese, Türk kadınına asri değerini vermese, din-devlet işlerini birbirinden ayırmasa, cumhuriyet ve demokrasiyi önemsemese elimizde ne kalırdı? Bu saydıklarım, benim adıma minnet hissi için fazla fazla yeterlidir. Abdurrahman Uzun, Şevket Süreyya Aydemir’i okudu mu bilmiyorum. Sorayım: o yolsuz izsiz, aç fukara Anadolu’yu bilir misiniz Sayın Uzun? Kanı canı Arap çöllerinde zebil ola ola tükenen Türklüğü “Zeytindağı”nda okudunuz mu?.. Türklüğe yeniden iman ve mücadele azmi kazandıran, Anadolu’yu demiryolları, köprüler, barajlar ve fabrikalarla bambaşka kimliğe büründüren Mustafa Kemal’e elbette minnet duyuyoruz.
Milliyetçi-Ülkücü hareketin lideri Devlet Bahçeli’nin dediği gibi Türk ve Türkçü olan bizler, servetinin sadece Türklük olduğunu söyleyen Türk Başbuğ’u Mustafa Kemal’e minnet duymaya devam edecektir. Bir hanedan faslını, soyunu değil de milli kimliği ve milli iradeyi ortaya koyan Mustafa Kemal gibi devlet adamını sinesinden çıkarak bu millet; ancak ve her daim gurur ve minnet hisleri ile Mustafa Kemal’e bakacak ve onu sonsuza dek böyle anacaktır.
Doğru olan o ki şuurlu bir Türk; tarihini, tarihi şahsiyetlerini, devlet kuran atalarını birilerinin dar ideolojik kalıplarına hapsettiremez. Bugün yaşadığımız ülke Mustafa Kemal ve o büyük Başbuğ’a inanmışların verdiği amansız mücadelenin eseridir. Hakikaten samimi milliyetperverlerdenseniz bırakın, geçmişi aslı astarı olmayan lakırdılar ile boğarak ülke insanının zihnini bulandırmayın. Son cümle olsun: Mustafa Kemal’in büyüklüğünü anlamak için İslam dünyasına bir bakın ve susun. Minnet duymasanız da susun!
Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun!