Ülkücü Hareket; bir ideoloji, aksiyon ve yaşam tarzı...

 Tarihi sorumluluk ve hamle sanatının erbap olmaklığı. Gelin sorayım: Etrafınızda az çok olduğunu düşündüğünüz “Ülkücüyüm” diyen bu memleket insanlarını tanıyor musunuz? Hani rahmetli Galip Erdem’in Ülkücü tasviri vardır, yine onlara yazdığı mektuplarda… Anlatır Üstad: Kendini bilmesi için Ülkücüye onda olanı, olması gerekeni ve ondanmış gibi görüneni ve ondan olmayanı uyarır; “dikkat et” der emin bir akledişle. İşte ben de Galip Erdem Hoca’nın bu insanlarını kast ediyorum; Ülkücüyü… Galip Hoca’dan ve dahası ile mülhem bir Ülkücü, tasvirde; aklı, feraseti, bilgiyi ve gönlünce inanmışlığını orta yere koyar ve kendini beyan ederek sürdürür kavgasını. Bu kavgada tek düstur vatandır. Siz, baka durduğunuz hâlde hiç gördünüz mü bu insanları?

Bir fikrin temsili zordur azizim. Hele ideoloji adamı olmak ise ne çetin iş… Bu işe talip olanı bozacak, yolundan çevirecek bir sürü dünyalık mesele vardır. Hırs, öfke, küskünlük ve kızgınlık hepimiz için… Hayat kolay değil ve insanız; bir nefis, naçiz bir beden… 55 yılı aşan zamanda Ülkücü Hareket sayısız sınamalardan geçti ve bugünü gördü; yarını da görecektir, şüphe yok. Türklük var oldukça bu hesap değişmez. Gelin başlayalım; evvelce şunu iyice belleyelim ve dahi mutabık olalım; önce anlamak, sonra tanımlamak. Madem öyle, bir Ülkücünün memleket sevgisini anlamakla başlayalım, öyle devam edelim...

Bu karakter adamlar (Ülkücüler) kelle sayısı değildir; azlık çokluk hesabının, kalabalıklar düşkünlüğünün alakası yoktur Ülkücülük ile… Diyor ya MHP Kayseri Kocasinan İlçe Başkanı Behsat Önder “60 kişi varsa atmış kişiyiz, 20 ise yirmi; yoksa bir başıma ben!”. Behsat Önder, mücadelesinin ve onu var eden değerlerin farkında! Biz, buna “Ülkücü şuur” deriz. Bu cümle başka bir manaya tevil edilemez, o inanmışlık yoksa da dilden dökülmez. Ve gelin, Behsat Önder’i tanıyın; Mesut Çimen’i, Cengiz Yılmaz’ı… Anadolu’nun bağrında yetişmiş bu serdengeçtileri anlayın.

Kıymetli okur, bu isimler ve onlardan olanlar bir samimiyet davasının adamlarıdır. İşi aşı, evi barkı inandıkları dava için aşıp, günü geceye katarak memlekete koşan adamlar. Ben biliyor ve diyorum: samimiyet yoksa Ülkücülük de yoktur. Bu şart ola ve fakat yetmez ki evet; akıl, bilgi, sabır, mücadele ile memleketi ve dünyayı tanımadan da olmaz! Eksik kalır. Yerkürenin deviniminde değişmeyen hiçbir olgu yoktur ve biz beşer olarak da bundan payımızı alırız. İyi ya da kötü bu pay mutlak ve kaçınılmaz. Lakin dünya da burada, dönmeye devam ederken beşer de kıyamete dek hikâyesini sürecektir. Kâinatın ve bizlerin yaratılışının sebebi, hikmeti olmaya bilir mi? Varlık âlemi bir sebebe ve hedefe doğru durmaksızın ilerlerken işte bir Ülkücü de hedef ve sebebine ilerlemekle menzilini tayin eden idealisttir. Siyaset ne için? Ülkücü yolu açmak ve muhabbeti daim olduğu vatan evlatlarına derdini anlatmakla yürür bu yolda.

Bunca sataşma ve haksızlığa uğratılmak ne için olsa gerekir? Koca koca hikmetleri sormuyorum; çok basit manada örneğin Sn. Devlet Bahçeli’yi, Ülkücü Hareket’in liderini anlayabiliyor muyuz, diyorum. Ülkücüyü manipülasyonla, oy hesabıyla itibardan düşürmek isteyen vasat altıların gevezelikleriyle mi anlayacaksınız? Bakınız sevgili okur; bu adamlar (Ülkücüler) inandıkları fikrin özüne ve o çok sevdikleri vatanın hatrına halel getirmeden yürümekteler. Ha… Onların doğrusu size yanlış gelse de o doğruların hesabını ödeyen de yine onlar (Ülkücüler) olmuştur. Herkes hesaptan kaçarken, onlar her hesaplaşmanın vakti saatince üzerine üzerine gidenlerdir ve hatıraları böyle bir tarihle doludur.

Ülkücü, kalabalıkta sayı ile aranıp bulunamayan, oy yüzdesiyle özgün ağırlıkları hesap edilemezler obasındandır. Velhasıl “(…) bir başıma ben” diyen MHP Kayseri Kocasinan İlçe Başkanı Behsat Önder’i yoğ ise tanıma şansı size uğrak vermez efendim.

Hangimiz gerekirse kan kusup kızılcık şerbeti içeriz? Hangimiz konfor varken, değmesin tekerime taş derken gecenin saat 11.00’inde ve -8 derecesinde yollara vururuz kendimizi? Görmüyor olabilirsiniz; ama ben bu adamları görüyorum ve onlarla beraberim!

Devlet Beğ bir çıkış yaptı. Evet, Ülkücü Hareket’in Lideri cümlelerini söyledi. Bu cümlelerin bir kelimesinde dahi Türk’ün, Cumhuriyet vatandaşının hakkını, onurunu zayi eden bir işaret yoktur. Noktasını virgülünü hiç etseniz bile yoktur. Yok terör/terörist ile pazarlıkmış vay ki vay!.. Söz konusu vatan olunca mabadını sıcak koltuklarından kaldırmayanlar Devlet Beğ’in cümlelerine aslan kesildiler. Hay de oradan… Ki kabak tadını çoktan aşmıştır bu tatlı su kahramanları. Memleket adamları olan Ülkücüler, Türk ülkesinin huzur ile refahını bölgesel şartları görerek ve dünyada yaşananları hesap ederek bir siyaset geliştiriyorlar ve dün Ülkücülerin söylediklerine düşman olanlar, bugün de söylediklerine düşman oluyorlar.

Bozucu akıl ve ufuksuzlukla, dünyayı okumaktan aciz olanlar ile Ülkücüyü anlamaya ve tanımaya çalışmayın, sizden bunu istiyorlar ki kanmayın sevgili okur. Bu çakma milliyetçiler ve Kemalizm’i viraneye çeviren aklı evvellerden fırsat bulursak Ülkücülerin kültür davasını, eğitim davasını, fen ve sanatta ilerleme hedefini de umarım bir gün anlatma şansı yakalarız.    

Ülkücüyü Tanımak, Anlamak!

ÜLKÜCÜLER

Anlık hesaplara ve geçici Lale devirlerine kanmadan yürümek zorundayız, gelin Ülkücüleri anlayın ve tanıyın. Bu tanıma sert bakışlılar, çizgili takım elbiseliler film galası değildir. Tevazu ile “vatan” diyen; ama sanılan kuru hamaseti çoktan aşmış bir fikir ve bilgi hareketinin mensuplarını tanıma gerekliliğidir.

Hatasız kullardan bahsetmiyorum ki fikirleri temsil edenler nihayetinde insandır. Ülkücü hata yapar, yapacaktır da… İşte tevazu ile bunu size bildiren, yaptıklarının hesabını gaye ve samimiyetle izah eden, n’olursa olsun inandığına doğru yürüyen, eğer bir hedef adamı gördüğünüzde bilin ki işte, bir Ülkücü ile karşı karşıyasınızdır.