İçimizde bir ukdedir, en aziz varlık olan canını, memleketi, toprağı, bayrağı için feda edebilenlerin kıyıda köşede kalması, ülke yönetiminde etkin rol alamaması, iktidar olamaması…
Eski Adalet Bakanlarından Şevket Kazan vefat etti. Rabbim rahmet eylesin, 1970’li yıllardan beri izlediğim kadarıyla çizgisi ve duruşu olan, vefalı bir adamdı.
Ankara Hacı Bayram Camiindeki cenaze törenini televizyondan izledim. Eski tüfek Millî Görüşçülerin ve Millî Görüş tarlasında izi olmamakla birlikte Millî Görüş hasadından faydalananların çoğu oradaydı. Önce ne güzel dedim ancak hemen herkesin olduğu gibi benim de dikkatimi çeken bir şey oldu. Ön saftakilerin çoğu birbirine küstü…
Şimdiye kadar birçok yazımızda sevgi, saygı noksanlığından bahsettik. Ve merhum Galip Erdem ağabeyin, “asıl noksanımız birbirimizi yeterince sevmeyi hâlâ öğrenememiş olmamızdır” sözüyle ülkücülere gönderdiği mesajı örnek olarak verdik.
Yazmamakla birlikte bu örneklemelerimizde hayıflandığımız şey genellikle “Millî Görüş” geleneğinden gelenlerin toplum önündeki dayanışmalarıydı. Ancak merhum Şevket Kazan’ın cenazesinde gördük ki epey bir süredir bozulan bu büyü kemikleşmiş.
***
Parsel Parsel
Eski HADEP Genel Başkan Yardımcısı, birkaç dönem iktidar partisinin eski milletvekili, demagojik kavga doğuran tavırları nedeniyle reyting hatırına televizyon kanallarının müdavimi olan Mehmet Metiner, özellikle Atatürk’e, T.C.’ne ve ülkücülere bakışı nedeniyle hoşlanmadığımız kişilerdendir. Ancak arada bir de olsa yaptığı dobralık hususunda hakkını vermek lazım.
Bir TV tartışma programında, Hasan Ören’in sorduğu, “…niye aldınız Melih Gökçek’i görevinden?” sorusuna açık ve net bir şekilde “…parsel parsel sattığı için” cevabından da hoşlanmayacak değiliz. Bak nasıl doğruya doğru diyoruz. Keşke parsel parsel satışı kime kimlere yaptığını da açıklasaydı.
***
Doğrucu Davut Dilipak
Abdurrahman Dilipak, “Ehliyet ve liyakatin bizim nezdimizde imandan önce gelir” dedikten sonra “Hani işi ehline verecektik! Ehliyet ve liyakat imandan önce gelecekti” demişti.
Mustafa Çelik, Akit Gazetesindeki köşesinde “İman Ötelenemez, Din Ertelenemez” başlıklı yazısında Dilipak’a, “Evet işi ehline veririz ama kendi aramızdakilerden ehlini seçmek kaydıyla…” diyerek veryansın etmişti.
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun işi ehline verenler…