Bunları 1980 öncesi gençlik hareketlerinde tanıdık en başlarda, bizde gençtik, onlarda, bizim gibi yürümüyor bizim gibi dik duramıyor, bizim kadar asla dirençli olamıyorlardı.
Onlara "yeşil komünist" derdik, çünkü oldukları yerlerde her türle işbirliği yapabilecek yapıda idiler. Meydanlara hep kapı arkalarından bakarlardı. Çocuk yaşlarımızda onlara "hayır" dedik.
Parti kurdular, insanların inançları ile siyaset yaptılar. İnançları tartışma konusu yaptılar, partilerinin kuruluşunda tüzüğümüzde "Türk" adı geçsin mi diye oylama yaptılar. Afyonda yanlış temelde kurulan partilerine "hayır" dedik.
2007 de FETÖ satılmışlarıyla ortak, Ergenekon ve Balyoz davalarını açtılar. Şimdi başkan olan kişi "Ben bu davaların savcısıyım" demiş, şimdi firarda olan savcıya zırhlı makam aracını tahsis etmişti. Sonra görüldü ki bu davalar Türk milletine devletine ve ordusuna kumpasmış. Kendileri bu ihanete ortak idiler, biz Ergenekon ve balyoz kumpas davalarına "hayır" dedik.
2010’da FETÖ satılmış örgütüyle ortak referandum düzenlediler, görüntüde 12 Eylül darbecileriyle hesaplaşacaklardı hâlbuki darbecilerin en genci 95 yaşındaydı, ikisi ölmüş, ikisi de ölüm döşeğindeydi.
Ortakları FETÖ’nün lideri ABD’den ülkemize “Mezarda yatanları bile kaldırıp rey verdirin” diye bunlara talimat gönderdi. Gerçek amaçları yüksek yargının FETÖ ihanet örgütüne teslim edilmesiydi ve sonuçta FETÖ ihanet girişimi 15 Temmuz 2016 da yaşandı bizler 2010 referandumuna "hayır" dedik.
PKK ile ortak oldular "Türklüğü ayaklarımın altına aldım" sözlerini ibretle izledik. Türk devletinin başında olacaksın ama Türklüğü ayaklarının altına alacaksın. Türklüğün zillet halinde yaşadığına tanıklık ettik.
Çözüm süreci dediler, Habur’da bayraksız çadır mahkemeleri kurdular. Oslo’da İngiltere hamiliğinde devleti paçavra ettiler. Dolmabahçe’de PKK milletvekilleriyle 10 maddelik anlaşma imzaladılar, kucak kucağa pozlar verdiler .
PKK’ya devletimizin diz çökmesine "Hayır" dedik.
Esad’la Bodrum’da tatiller yaptılar. El ele kumsallarda dolaştılar sonra ne olduysa “Şam’da Cuma namazı kılacağız” dediler. Esad Esed oldu, Suriye bölündü, Kuzey Suriye’de Kürt devletinin temeli atıldı. Biz Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmasına "hayır" dedik diyoruz da..
Bahsettiğimiz bizim "hayır" dediğimiz ama bunların desteklediği projelerin hiç biri yerli ve milli değildir ve Türklük düşmanıdır, tamamı ABD projesidir.
Son zamanlarda gündemde olan Kanal İstanbul ve Montrö antlaşmasının maddelerinin değiştirilmek istenmesi de bir Amerikan projesidir.
Bu durumu Romanya ve Bulgaristan’ın alel acele Avrupa Birliğine dolayısı ile NATO’ya alınması, Yunan sınırında Dedeağaç’ta bir ABD üssü yapılması ve Rusya’yı çevrelemenin diğer ayağı Kanal İstanbul’un yapımının zorlanması. Ukrayna’da ABD askeri yığınağının yapılması.
Hepsi bir amaçla yapılıyor.
Bölgemizdeki emperyalist davranışlara “hayır” diyoruz. Demeliyiz de.
Hayır demezsek boyunduruğa gireceğiz ve gerçekten bu topraklarda beka sorunu ile karşı karşıya kalacağız.
104 emekli amiralimiz, 68 eski milletvekilimiz, 146 emekli büyükelçimizin yazdıkları dikkatle okunmalı.
Görüyoruz ki onlarda Emperyalist ABD projelerine “hayır” diyor.
Karar verilmesi gereken milletin ikbalimidir, kişilerin ikbalimidir?
Millet mi kişiler için fedakârlık yapacak, kişiler mi millet için fedakârlık yapacak?
Sanki tehdit edilme sonucunda bu davranışlar yapılıyor...