Tüfeğin yaygın olarak kullanılmaya başlanması, meydan savaşların mantığını değiştirdi.  Süvariler önemini kaybetti. (O günkü tüfeklerle, at üzerinden atış yapmak mümkün değildi. Tüfek gürültülü olduğundan at korkuyor, biniciyi üzerinden atıyordu. Ayrıca at hareket ettiğinden, isabet ettirmek maharet istiyordu.) Tüfekli piyade birlikleri önem kazandı. Dolayısıyla tımarlı sipahilerin sayısının azaltılarak, piyade olan kapıkulu askerlerinin sayısının arttırılması kararlaştırıldı. Osmanlı hazırladığı program dahilinde etap etap tımar sisteminden iltizam sistemine geçti.

     İltizam sistemi, belirli bir mıntıkanın vergi toplama hakkının, kısıtlı bir süre için (genelde 4-5 yıl), maksimum bedeli veren kişiye (mültezim) devredilmesiydi. Toplanacak vergilerin türleri ve oranları belliydi. Mültezim, ihalesine gireceği mıntıkanın tahmini hasat hacmini ve ticaret kapasitesini hesap ederek teklif verirdi. Maksimum teklifi veren ihaleyi kazanırdı. Devlet böylece 4-5 yıllık gelirini peşin olarak alarak, sayısı artan maaşlı kapıkulu askerlerinin giderlerini karşılayabiliyordu.

       Osmanlı sisteminde sermaye birikimi olmadığından, yüksek tutardaki iltizam bedellerini ödeyebilecek mültezim de yoktu. Mültezimler faizle lokal sarraflardan, onlarda bankerlerden para almaya başladılar.  (İslam’da faiz haram olduğundan, taraflar arasında anlaşmazlık olduğunda, kadıya gidilemezdi. Osmanlı, bugünkü hakemlik ve uzlaştırma kurumlarına benzeyen yapılar oluşturdu.  Onların verdiği kararlar esas alındı.) İltizam sistemi yaygınlaştıkça tımarlı araziler azaldı. Tanzimat fermanıyla tımar sistemi tamamen kaldırıldı.

     İltizam uygulaması, Osmanlının tıkır tıkır işleyen toprak düzenini bozdu, zaman içinde, toprak ağalığının, tüccar ve müteşebbis sınıfların oluşmasına yol açtı. Merkezi harcamalar ve giderler arttı. Hazine işlemleri büyüdü. Tımar sahibiyle dayanışma içinde olan çiftçiler, mültezimlerden şikayetçiydi. Kamu, şikayetleri dikkate alarak, usulsüzlük yapılmadığı sürece, iltizamları kaydı hayat şartıyla vermeye başladı. (Mültezimler ihaleyi süreli aldıklarında, sonra ki dönemler onları ilgilendirmediğinden, ihale süresi zarfında maksimum gelir elde etmek için halkı eziyorlardı.)

     Celali isyanlarının nedenlerinden biri, tımardan iltizama geçiştir. Tımarlı sipahi sayısı azalınca işsiz kalan taşradaki gençlerden eşkıyalığa başlayanlar oldu. Ayrıca tımarlı sipahiler, bölgelerinde güvenliği sağlıyorlardı. Tımar sisteminin iptal edildiği yerlerde güvenlik zafiyetinin oluşması, isyanları ve eşkıyalığı tetikledi.  İsyanları bastırmak ve eşkıyalığı ortadan kaldırmak maksadıyla, sancak beyleri ve beylerbeylerinin uhdesinde sekban askerleri istihdam edilmeye başlandı. Sekban askerleri tahsis edilene kadar, tüm ordu padişaha bağlıydı. Sekbanların sancak beyine bağlılık hissetmeleri sancak beyini merkeze karşı güçlendiriyordu. Sancak beyleri sekbanların masrafını karşılamak için halka yükleniyor, halk eziliyor, doğal olarak isyanlar ve iç göçler artıyordu.

     Bazı yorumcular, Osmanlı ekonomisinin bozulmasının en önemli sebebi olarak, İngilizlerle 1838 yılında yapılan Baltalimanı anlaşmasını görür, İngilizlerin baskısı yüzünden ihracattan yüksek vergi alındığını iddia edilirdi. Mehmet Genç Hoca, yaptığı çalışmalarla bu iddianın yanlış olduğunu ispat etti. O tarihe kadar Osmanlı hem ihracata hem de ithalata %3 vergi uyguluyordu. Baltalimanı Anlaşmasıyla ithalat vergisi %5, ihracat vergisi %12 oldu. Genç’in tespitine göre, Osmanlı, ihracat vergisini %30 yapmak istedi. İngiltere’nin ısrarı neticesinde %12’ye çekti. İngiltere, ‘’Osmanlı ihracat yaparak gelir elde etsin. Bu gelirle İngiltere’den yaptığı ithalatı arttırsın.’’ diye planlarken, Osmanlı’nın ihracata olan soğuk bakışının, aynen devam ettiğini görüyoruz.

     Osmanlılar ya sanayi devrimini ve kapitalizmi anlayamadı ya da anladı ama tatbik etmek yerine, direnmeyi seçti. Osmanlı sanayii, Baltalimanı’na kadar iyi noktadaydı. Sürekli gelişiyordu. Anlaşma imzalandıktan sonra, gelişme durdu.  Batı kadar hacimli üretim yapamayan sektörler, rekabet edemeyerek battı. Fleischer’in tespitine göre, örneğin 1750 yılında, Türk şirketleri tekstil boya sanayiinde çok başarılıydı.  Avrupa’dan tekstil ürünleri gelir, İzmir ve İstanbul’da ki boyahanelerde boyanır, gemilerle gideceği yere sevk edilirdi.

     Avusturya 1683 yılındaki Viyana kuşatmasından sonra ele geçirdiği Osmanlı tüfeklerini analiz ettirerek, ateş gücünün ve isabet yüzdesinin Avrupa’da imal edilen tüfeklerden daha yüksek olduğunu tespit etmişti. Osmanlı ekonomisi, yaşanan olumsuzluklara rağmen Baltalimanı Anlaşmasına kadar sürekli gelişmiştir. Anlaşmadan sonra nispi bir duraklama olmuş, 1856’dan sonra başlayan yoğun dış borç alımı, ekonomiyi çöküşe götürmüştür. Nihayetinde Duyunu Umumiye kurulmuştur.

     Yaşanan olumsuzlukların biri, coğrafi keşifler neticesinde Çin ve Hint ticaretinin güzergah değiştirmesiydi. Osmanlı transit ticaretten aldığı vergileri kaybettiği gibi, kervanlardan para kazanan hanlar, kervansaraylar, kervanlara mal satan veya satın alan esnaf ve tüccarlarda sıkıntıya girdi. Osmanlının Mısırı ve Yemeni fethetmesinin, Kızıldeniz’de tersaneler kurup filo oluşturmasının nedenlerinden biri, Hindistan’a ulaşarak, Portekiz’i engellemek ve ticaret yollarını yeniden Osmanlı hakimiyetine almaktı. Bu başarılamadı.

     Sokullu Mehmet Paşa’nın geliştirdiği Süveyş Kanalı ve Don-Volga Projelerinin ana gayesi, ticaret yollarının yeniden Osmanlı topraklarından geçmesini sağlamaktı. Süveyş Kanalı hayata geçirilebilseydi, Hindistan ticaretinde, yolun uzunluğu, Afrika’nın güneyinden dolaşma alternatifine göre, dokuz bin km kadar kısalacağından, nakliye maliyetleri düşecekti. Nitekim Süveyş kanalı açıldıktan sonra ticaret kanala kaydı, dolayısıyla Mısır stratejik önem kazandı. Kanal önemini halen koruyor.

     Don-Volga Projesi gerçekleştirilseydi, Çin menşeili mallar, tarihi İpek yolu üzerinden, kervanlarla Astrahan’a gelecek, oradan nehir gemilerine yüklenerek, İstanbul, Selanik, Venedik, Marsilya, Napoli yahut Rotterdam’a sevk edilecekti. Sokullu Paşanın erken ölümü yüzünden, iki proje de akim kalınca, ticaret yolları ele geçirilemedi. Muazzam tutarda gelir kaybı yaşandı. Ekonomik olarak zayıflamanın önüne geçilemedi.