Siyasal İslamcılık yükseldikçe dindarlık artmıyor. Tam aksine siyasal İslamcılık yükseldikçe dindarlık azalıyor,ahlaki aşınma ve kuralsızlık gittikçe yaygınlaşıyor.
İslam, güzel ahlakı telkin ederken bu tersine gidiş nasıl oluyor? Bu, bazılarının ifade ettiği gibi modernlikle gelenek arasında sıkışmış insanın bir trajedisi mi,yoksa dinle dünya arasında denge kuramamanın bir neticesi midir?
Modernizm yeni bir şey değil,AKP iktidarından çok önce tedavüle girmiş bir kavramdı.
Lakin her yeni sürece olduğu gibi Müslümanlar Modernizm'e de hazırlıksız yakalandılar. Kurumlarını, düşünce temellerini yeni süreçleri karşılayacak tarzda tahkim edemediler. Bunun yerine kapanmayı tercih ettiler.
Kapanma, bir nevi mukavemet edememe biçimidir.Mücadele etmek yerine,geri çekilmeyi, mevcut düşünce imkanları ile direnememeyi ifade eder. Aslında değişim toplumun ve hayatın kaderidir. Değişmeyen bugünkü dünyada hayata tutunamaz. Önemli olan bu değişimin düşünce ve kültür temellerimizi yok etmemesi ve onlar tarafından yorumlanarak,ayıklanarak kendi değerlerimizle mayalanmasıdır. İslam dünyası bunu yapamadı,yapamadığı için de şizofrenleşen bir sosyal yapı ortaya çıktı.İnandıkları ile yaptıkları arasında büyük mesafe olan insan tipi böyle bir sürecin ürünüdür.
Diğer taraftan Müslümanlar son bir asır kendilerini hep muhalefette hissetiler. Yanlış laiklik uygulamaları onlarla yönetimler arasındaki uçurumu her geçen gün büyüttü.İktidardan düşmek dünyadan mahrumiyet anlamına geliyordu. Varlıkla sınanma imkanını kaybetmişlerdi. Güç ve kudretin ahlaki temelleri sarsıcı sınavından geçmemişlerdi. AKP iktidarı ile birlikte asırlık özlemleri bitti dünya ile yüz yüze geldiler.Gücün büyüleyiciliği karşısında önce bocaladılar. Sonra, yavaş yavaş ahlakın iktidarı yerine gücün iktidarını tercih ettiler. Üstelik bunu da İslami kavramlarla telif etmenin yolunu buldular. Kimi darül harp diyerek kuralsızlığı temellendirdi, kimi haramı Müslümanlar güçlü olmalı diye meşrulaştırdı. Din, dünyalık yapmanın aracı haline geldi. İşte,Eski Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu'nun, müşteriye göre fetva yakınmasının nedeni budur.
İslam, insanı ve onun üzerinden toplumu dönüştürmeyi hedefler. Siyasi iktidar ancak böyle bir dönüşümün sonucu olabilir.Siyasal İslam ise doğrudan doğruya siyasi iktidarı hedefler.İnsan, onun için sadece hedefe varmak için kullanılması gereken bir malzemedir.Amaç, insanı değil,siyaseti dönüştürmektir.Böyle olunca da İnsan araçsallaşır, dinin birinci derecede muhatabı olmaktan çıkar.Siyasi asabiye,dini asabiyenin önüne geçer.
Siyasal İslam'da belirleyici olan din değil,politik zaruretlerdir.Dinin belirleyici olmadığı bir İslamcılıktan ahlak çıkmaz.Siyasetin dini kuralları bile kendine uydurduğu bir toplumda hiç bir ahlaki sınır kalmaz. Hayrettin Karaman'ın referandum fetvasını hatırlayın,hayır diyenleri İslami delillerle değil,tamamen siyasi gerekçelerle zımni statüsünden yararlanabilirler diyerek kafir ilan etmişti. Hayırcıların küfrü dine karşı değil,anayasa değişikliğine,yani siyasi bir düzenlemeydi. Karaman,bir siyasi düzenlemeye karşı çıkanlara küfür isnat etmekten imtina etmedi.Dinle bu kadar oynanırsa, onun ahlaki mesajı gölgede kalır,din eşittir siyaset haline gelir.Dindarlaşma,ahlakileşme yerine sadece siyasi sadakati güçlendirir. Sonra da oturup ahlaki çürümeden şikayet ederiz. Sebebi açık değil mi?