Diyelim ameliyat olacaksınız, doğal olarak doktor arıyorsunuz. Sadece doktor olması yetmez, branşı hastalığınıza uygun olmalı. O da yetmez, bilgili ve tecrübeli olsun istersiniz. Haklısınız, yerden göğe kadar, zira söz konusu olan canınız…
İyi de tarımın veya diğer sektörlerin ameliyatı bazen neden bu konuda eğitimsiz, bilgisiz, tecrübesiz kişilere yaptırılır? “İşi ehline veriniz” ayet-i kerimesinin sebebi mucibi bu hassasiyet olsa gerek.
“İyi gün dostu, alıp da kaçan mı” başlıklı yazıma çok anlamlı yorumlar geldi.
Bir okur demiş ki, “iyi günde herkes dost ama kötü günde dostluğun bir bedeli var ve işte bu nedenledir ki gerçek dost sadece dar günde belli olur.”
Bir diğer okur merak etmiş, TMO’da “Ofis Çiftçinin kara günü dostudur” vecizesindeki “kara gün” ifadesini iptal edeni. Bizim kişiliklerle işimiz olmaz ama icraatlarını pekâlâ değerlendiririz. Kurum içinden gelen veya tarımla alakalı eğitimi olan kişiler değildi…
Bir diğer okurum çok uzun bir değerlendirme yapmış. Kırk yıla yakındır tanıdığım, yurt içi ve yurt dışı birçok projede kendisini kanıtlamış, uzmanı olmadığı konularda ahkam kesmeyen kişinin yorumunu okuyalım mı?
Gerçeklerle yüzleşmek gerek. Köyde yaşayanların yaş ortalaması 55’i aşmış. Gençler köyden kaçıyor. Özel Sektör yatırımı yapsa bile işleri yürütecek olan köylü. Peki 10-20 yıl sonrası? Nüfusun %7 kadarı köylerde, onlar da mecburiyetten. Köylü giderlerini karşılamakta zorlanıyor. Sorunun temeli, tarlada nefer yok, tarımı seven azaldı. Afgan çoban, Suriyeli ırgat, Orta Anadolu’da ekim, hasat işleri dışarıdan gelenlerle yürütülebiliyor.
Bir diğer gerçek. Birçok köyde okul yok, taşımalı eğitimle gidenler bazen ailelerini de yanına taşıyor, aile de köyden kopuyor. Köyü ve tarlayı sevdirecek etkinlikler gerekli. Kendin üretim yapmalısın. "Elden gelen öğün olmaz o da zamanında bulunmaz."
Ülkemizde kurumlara ait ve metruk araziler var, onlar yeterince değerlendirildi mi? Doğu’da terör nedeniyle yıllardır işletilemeyen araziler oldu. Tarımsal faaliyetler sürdüren ülkeleri, kuzeyden güneye, doğudan batıya gördüm. Adamlar çalışıyor, tarımı sevdirmek ve istikbale hazırlamak lazım.
Güneşi olmayan ülkelerde "Güneş Enerjisi" yatırımları gördüm. Allah güneş enerjisi için fatura kesmiyor, döviz istemiyor. Öncelik boş işlerden uzaklaşıp feraset, aklı selim ve hatta vatanı çok sevmek sevdirmek lazım. Bir söz var, "Su akar Türk bakar." Bakmaktan, gözler gerçekleri görmekten takatsiz kaldı.
Üçte bir özetleyebildiğim uzunca yoruma ne denir, el-hak demekten gayri? Tam fıkralık olaylar yaşıyoruz. Konya’da Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü arazisinin TOKİ’ye devredilmesi de bunlardan birisi. Gerekçesi neymiş efendim? Buradan elde edilecek gelirle Konya Ovası sulanacakmış. Sulansın efendim, sulanmasın diyen mi var? Ama feda ettiğiniz bereketli tarım toprağı, deneme tarlaları, bitkilerin beslendiği 1 cm’sinin ortalama 1000 yılda oluştuğu topraklar… Konut 10-15 km dışarılarda dağa, taşa bile yapılır. Raylı sistemle toplu taşımayı da sıfırdan kurarsınız, uzaktaki mahaller yakın olur.
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun mümbit tarım topraklarına sahip çıkanlara…