Türkiye’de Sayın Cumhurbaşkanının gündeme getirmediği veya gündeme gelene “evet” demediği kararların uygulama şansı yoktur. Sokak hayvanları meselesi de bunlardan biri… Sayın Cumhurbaşkanı dillendirdiğine göre öyle veya böyle bir gelişme olacaktır. Umuyoruz ki akılcı bir çözüm geliştirilir.

Hayvan Sevgisi:

Sokak hayvanlarıyla ilgili farklı bakışlar var. Kimi acımasızdır. Kimi de derki onun da canı var. Elbette… İnsan, hayvan, bitki(!) fark etmez her birisi özge candır. Ve her can acı duyar. İnsan ve hayvan görülebilir, işitilebilir reaksiyon verir. Bağırır, havlar, miyavlar, böğürür, kendi diliyle imdat der. Bitki de tepki gösterir ama duyuramaz, böyle bir şansı yoktur. Önce solar, sonra kurur ve nihayetinde toz olur toprağa, suya karışır.

Hani cennet mekân Yunus Emre beyitleriyle insanlara anlatmış ya… “…Beni benden sorman, ben ben değilim / Bir ben vardır bende benden içerû. Süleyman kuş dili bilir dediler / Süleyman var Süleyman'dan içerû…” Aslında insan veya hayvan sevgisi için ne Hz. Süleyman’a ne de Yunus Emre’ye ihtiyaç olmasa gerek, Allah’ın yarattığı vicdan ortada durur iken. Muhyiddin Şekur’un, “her şeyini kaybetsen bile merhametini kaybetme. Merhamet, insanı insan yapan en önemli duygudur” sözü kulaklara küpe olsa, haksız yere can yanmaz ki...

Helal ve Haram:

Dünya’da çok sayıda din, mezhep, tarikat, cemaat olduğu gibi inançsızlar da vardır. Kimi inek yemez tavuk yer, kimi istakoz yemez balık yer, kimi tavşan yemez tilki yer, kimi kuzu yemez köpek yer, kimi güvercin yemez bıldırcın yer, kimi haram yemez helal yer, kimi de helal yemez haram yer…

Biz elhamdülillah Müslüman olduğumuzdan, nüanslar olsa da ana kriterler bellidir. Aslında nüansa (küçük farklılıklar) dahi yer yok lakin şu keyfi yorumlar yok mu? Dinimizin kesin hükmüdür, kul hakkı külliyen haramdır. Ama kılçığıyla birlikte götürenler var. Hakeza, biliriz ki iftira büyük günahlardandır. Ama… Neyse biz konumuza dönelim.

Köpek Eti Tüketenler:

Küresel çapta, başta Hristiyan ülkelerde olmak üzere domuz eti yaygın tüketilmektedir. Müslüman bir ülke olan Türkiye’de ise ilk sırayı kırmızı et alır. Türkiye, büyükbaş hayvan ve etleri açığını ithalatla karşılarken, beyaz ette ise ihracatçıdır. Helal görülen hayvanları, “Bismillah” der keseriz ve etini afiyetle yeriz. Aykırı tipleri saymazsak, neden kuzuyu, danayı, tavuğu kestiniz, neden denizden balığı yakalayıp yediniz, diye soran olmaz.

Bazı ülkelerde ise köpek, kedi ve benzeri hayvanların eti yenir… Peru, Kore, Hong Kong, Vietnam ve Hawaii gibi ülkeler buna örnektir. AB’nde kedi ve köpek eti satışı yasakken, kendi hayvanlarının etini yiyebiliyorlar. İsviçre’de köpek eti tüketiliyor. Çin’de yıllık 8-10 milyon köpek yeniliyor.

Köpek Çiftlikleri:

Türkiye’de domuz çiftliği var. Ancak buradan elde edilen eti bizim gibi domuzu haram görenler almıyor, çöpe de atılmıyor, o halde birileri tüketiyor veya ihraç ediliyor olmalı ki üretim sürüyor. Peki ya köpekler…

Ülkemiz’de bu maksatla kurulacak köpek çiftliklerinde beslenen ve semiz hale getirilen köpeklerin canlı olarak talep eden ülkelere ihracının önü açılamaz mı? Üstelik köpek; bir batında domuz gibi çok yavru verebildiğinden tüketenler açısından daha ekonomiktir.

Nasıl ki biz sevimli kuzunun kaburgasından pirzola, boynundan güveçte gerdan yapıyorsak, kendileri açısından haram görmeyen ülkelerde de şu zavallı domuzu, şu sevimli köpeği niye boğazladınız diyen olmayacaktır…

Hülasa:

Tartışmaya değmez mi? Hem sokaklarda hayvanlar zelil olmaz hem özellikle çocuklar ve yaşlılar bazen ölümle, bazen ciddi yaralanmalarla sonuçlanan sahipsiz köpek saldırılarından güvende olur, hem de tıpkı büyükbaş hayvanlar, kümes hayvanları, balıklar gibi köpekler de yaşadıkları sürece refaha kavuşurlar. İtilip kakılmazlar, yemlerini düzenli yerler, sularını içer, aşılarını olur ve zamanı geldiğinde de köpek eti severlerin sofralarını süslerler.

Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun; “yaratılanı severim Yaradan’dan ötürü” evrensel mesajını içselleştirenlere.