Türkiye, Türk ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıkları andan itibaren ikili ilişkilere önem verdi. Özellikle Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan’la ilişkiler istikrarlı olarak gelişti. Özbekistan’la başlangıçta olumlu olan ilişkiler Kerimov’a düzenlenen suikast sonrasında bozuldu.
Özbekistan, Türk iş adamları açısından, riskli hale geldi. 2010’daki isyan ve devrim teşebbüsünden sonra ilişkiler daha da bozuldu. Kerimov, memleketini neredeyse dış dünyadan izole etti. Kerimov’un vefatından sonra Özbekistan’ın, Türk devletleriyle ilişkileri kısa süre zarfında düzeldi.
Türkmenistan bağımsızlığını kazandığı andan itibaren bağlantısız olduğunu ilan ederek, kendini dünyadan izole etti. Özellikle Türk müteahhit şirketleri, Türkmenistan’da karlı işler yaptılar. Halen de yapıyorlar. Türkmenbaşı’nın vefatı da, politikalarda değişikliğe yol açmadı. Türkiye ile Türkmenistan arasında ki en ağır kriz, doğalgaz nedeniyle 1990’ların sonunda oldu. (Türkmenbaşı, Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacını, Rusya’dan almasına tepki gösterdi. Direk Türkmenistan’dan alınmasını talep etti.)
Türkmenistan son yıllarda, izolasyon politikasını kısmen yumuşatarak TDT’ ye gözlemci olarak katıldı. Hazar’ın statüsü konusundaki tezlerinden vazgeçerek sorunun çözümüne katkı sağladı. Azerbaycan’la arasındaki enerji sahalarıyla ilgili anlaşmazlıkları çözdü. Özbekistan ve Kazakistan’la beraber, Türkmenistan-Çin doğalgaz nakil hattı projesini geliştirerek, gerçekleştirdi. Bu yaklaşım ve iş birlikleri gelecek için umut vadediyor. 2022 yılında Serdar Beyin cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Türkmenistan’la Türk memleketleri arasındaki ilişkiler daha da ivme kazandı.
Türkiye-Tacikistan ilişkileri, iç savaşın bittiği 1997 yılından itibaren iyi yönde seyretti. Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan’la, zaman zaman sorunlar yaşadı. Fakat devlet adamları basiretli hareket ederek, çatışmadan kaçındılar, olayların büyümesine müsaade etmediler. Sınır anlaşmazlıklarının olduğu, nehirlerin, yolların ve demiryollarının müşterek olduğu ve nüfusların homojen olmadığı ayrıca her halkın bünyesinde, komşu halklarla aynı kökenden azınlıklar olan bir coğrafyada bu başarıdır.
Karabağ savaşında, Orta Asya cumhuriyetlerinin tarafsız kalması Azerbaycan’da kırgınlığa yol açtı. Bununla beraber Orta Asya ülkeleri, Ermenistan’la KGAÖ üyesiydiler. Aslında tarafsız kalmaları Azerbaycan’a verilen örtülü destektir. Çözülene kadar, Hazar denizi statüsü de sıkıntı kaynağıydı. Statü sorununun çözülmesi, gerilimi arttıracak bir fay hattını ortadan kaldırdı.
Başlangıçta, Türk devletleri arasında iyi ilişkiler tesis edilse de, TÜRKSOY dışında ortak kurumlar oluşturulmadı. SSCB yeni yıkılmıştı, Rusya halen güçlüydü. Türk ülkeleri, haklı olarak, dikkatli hareket ettiler. Türksoy, üyeler arasında kültürel ilişkileri geliştirmeyi hedefliyordu. TÜRKSOY’ a altı cumhuriyette üye oldu.
Rusya’ya bağlı olan Tataristan, Hakasya ve Başkurdistan ile Moldova’ya bağlı özerk bölge olan Gagavuzya ve KKTC gözlemci statüsünde. Kuruluşa Tuva, Saha ve Altay cumhuriyetleri de üyeydi. 2015 yılında Rusya ile yaşadığımız uçak düşürme krizinden sonra ayrıldılar. İlişkiler düzeldikten sonra yeniden katıldılar. Türksoy, üyelerin aydınlarına hitap eden kültürel ve sanatsal faaliyetler yapıyor. Önümüzdeki dönemde bu faaliyetler halka ulaşacak şekilde yaygınlaştırılmalı. Eurovizyon gibi tüm ülkelerin TV’lerinden canlı yayınlanacak yarışmalı müzik programları, gezici müzeler, sergiler, ortak film gösterimleri yapılmalı. Düzenlenen programlara en üst düzeyde katılım sağlanmalı ki dikkat çeksin, popüler hale gelsin.
2009 yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye arasında TÜRK KENEŞİ kuruldu. Daha doğru bir ifadeyle, bahse konu dört devletin liderleri. ‘’Liderler Zirvesi’’ adıyla yılda ya da iki yılda bir, bir araya geliyor, istişare ediyorlardı. 2009 yılında bu toplantılar kurumsallaştırıldı. 2019 yılında Özbekistan üye, Macaristan gözlemci olarak Türk Keneşine katıldı.
Aynı yıl Erdoğan’ın önerisiyle Nazarbayev oy birliğiyle Türk Keneşi Onursal Başkanı oldu. Devlet Başkanları, yıllık periyotlarla toplanarak, önceden belirlenmiş gündemleri değerlendiriyorlardı. Mesela 2013’te ulaşım alanındaki, 2014’te turizm alanındaki iş birliği olanakları tartışıldı. 2021 yılındaki zirvede, Keneş’ in ismi Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) olarak değiştirildi. Aynı toplantıda, Türkmenistan gözlemci olarak kabul edildi.
Teşkilatın isminin değiştirilmesi, kritik bir gelişmeye işaret ediyor. Türk Devletler Teşkilatının, etkili olabilmesi için, güçlü bir yürütme organının teşekkül etmesi hayatidir. Nazarbayev, TDT’ nin başına onursal değil, aktif başkan olarak geçmelidir. Bu teşkilatları kurmak zordur ama etkin çalışmasını sağlamak, daha zordur. Türk Dünyasının elinde Nazarbayev gibi bir duayen var.
Otuz beş yıl, Kazakistan gibi Türkiye’nin dört katına yakın yüzölçümüne sahip, bağımsız olduğunda Rusların Kazaklardan çok olduğu bir ülkeyi başarıyla yönetmiş, testiyi kırmamış, çatlatmamış, tam tersine başarılı olmuş. (Bağımsızlığını kazanan Türk Devletlerinden sadece Kazakistan’ın, Rusya’yla sınırı var.) Teşkilat için risk teşkil eden, Rusya ve Çin yönetimleriyle iyi ilişkileri var.
Üyelerin rahatlıkla üzerinde anlaşabilecekleri bir isim. Şu an ki organizasyon şemasında, teşkilatı genel sekreter idare ediyor. Her yıl bir ülkenin başkanı dönem başkanı oluyor. Bu klasik, üyeler açısından eşit ve adil bir yapılanma. Ama teşkilatın beş yıl kesintisiz görev yapacak etkili ve güçlü bir başkanı olsa daha fazla mesafe alınmaz mı? TDT daha itibarlı olmaz mı? (Etkisi ve ağırlığı kalmamış olan Arap Birliğini inceleyerek, TDT’ in o noktaya gelmesine izin vermemeliyiz.)
TDT’ ye en kısa sürede Macaristan, Türkmenistan’ın asıl üye, Tacikistan ve Moğolistan’ın gözlemci olarak katılımı sağlanmalı. Lider zirvelerinin yanında aynı alandan sorumlu bakanların, parlamento başkanlarının, Merkez Bankası başkanlarının, kamu bankaları genel müdürlerinin, üniversitelerle ilişkili üst kurul başkanlarının, ticaret ve sanayi odalarının başkanlarının iki yıllık periyodlarla bir araya gelecekleri zirveler düzenlenmeli.
Zirvelerde, tecrübe ve bilgi paylaşımı yanında ortak sorunlara çözümler üretilmeli, ilişki ve iş birliği geliştirilmeli. Orta vadede Japonya, Kore gibi Ural-Altay dili konuşan güçlü ülkelerin yanında Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk, Gürcistan gibi bu dili konuşmayan fakat Türkiye ile bütünleşmiş ülkelerin gözlemci olarak TDT’ ye katılmaları planlanmalıdır.
TÜRKPA, (Türk Dili konuşan Ülkeler Parlamenter Asemblesi ) 2008 yılında, Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan tarafından kuruldu. Parlamentolar arasındaki ilişkileri geliştirmeyi amaçlayan TÜRKPA’ nın başarılı olabilmesi için, diğer Türk ülkelerinin de bünyeye katılması gerekiyor. Bir sonraki aşamada, TDT üyeleri arasında, başlangıçta sadece danışma misyonu üstlenmek üzere Türk Dünyası Parlamentosu teşkil edilmeli. Bu teşkilatlar dışında ortak bilimsel çalışmalar yapmak, Türk medeniyeti ve tarihiyle ilgili incelemeler yapmak üzere, Nazarbayev himayesinde Türk Akademisi kuruldu. TÜRKPA ve Türk Akademisi, TDT’ nin yan kuruluşu gibi faaliyet gösteriyor.
Türkiye SSCB’nin dağılmasından hemen sonra Kazakistan’da Ahmet Yesevi, Kırgızistan’da Manas Üniversitelerini kurdu. Manas Kırgızistan’ın en başarılı üniversitelerindendir. Ahmet Yesevi ise yüksek bütçeler ayrılmasına rağmen, Türkistan ilçesinde kurulduğundan dolayı aynı başarıyı gösteremedi. (Türkistan, Çimkent’in kuzeyinde Ahmet Yesevi’nin yaşadığı kasabadır. Üniversite kurulduğunda nüfusu 40 bin kadardı. Üniversite dışında üç katlı bina yoktu.
Bir benzetme yapmak gerekirse, Robert Koleji Tillo’ya kurulsaydı başarılı olabilir miydi?) Ahmet Yesevi Üniversitesi, Almatı ile Astana’da da bölümler açmalı. Başarılı olması için desteklenmeli. Bu iki üniversite örnek alınarak Tacikistan, Özbekistan, Azerbaycan ve Kerkük’te de üniversiteler kurulmalı. ODTÜ, Boğaziçi, Hacettepe, Bilkent gibi başarılı üniversitelere görev verilerek, Türk memleketlerinde kampüsler açılması temin edilmeli. (ODTÜ’nün KKTC Kampüsü gibi)