Wikileaks’in sızdırdığı belgeler, dünya siyasetinde gölgede kalan gerçekleri gün yüzüne çıkaran önemli kaynaklar arasında. Özellikle ABD diplomatik yazışmalarının sızdırılması, ABD’nin Türkiye’deki siyasetçilere, partilere ve ideolojik akımlara bakış açısını gözler önüne serdi. Bu belgelerde en çok dikkat çeken isimlerden biri de Ümit Özdağ. Özdağ ile ilgili 2003-2016 yılları arasında 70 sonuç çıksa da 26 istihbarat rapor ve dosyasında geçiyor.
Peki, ABD neden Ümit Özdağ’ı yakından takip etti?
Hangi söylemleri ve politik duruşu, ABD’nin uzun vadeli planlarına ters düştü?
Ve bu takip, ABD’nin Türkiye üzerindeki stratejileriyle nasıl bağlantılı?
ABD Ankara Büyükelçiliği tarafından Vaşington’a gönderilen gizli diplomatik belgelerde, Ümit Özdağ “sert, kurnaz ama karizması olmayan” bir milliyetçi entelektüel olarak tanımlanıyor. Bu tanım, sadece Özdağ’ın kişiliğine dair bir değerlendirme değil; ABD’nin, Türkiye’deki milliyetçi hareketlere nasıl baktığını da yansıtan bir analiz.
Belgelerden çıkan en önemli noktalar şöyle:
ABD, Özdağ’ı kontrol edilemez ve öngörülemez bir figür olarak görüyor. ABD’nin Türkiye için öngördüğü federalleşme ve etnik kimliklerin güçlendirilmesi gibi projelere karşı çıkan güçlü bir ses olarak değerlendiriliyor. Göçmen politikası, PKK ve FETÖ ile mücadele, ABD’nin Ortadoğu planlarına karşı çıkışı gibi konular, Özdağ’ı ABD için “sorunlu” bir figür haline getiriyor.
Anlaşıldığı üzere ABD için, bir siyasetçinin Türkiye’nin üniter yapısını ve merkeziyetçi devlet anlayışını savunması, rahatsız edici bir durum. ABD, Türkiye’de yerel yönetimlerin güçlendirilmesini, etnik kimliklerin öne çıkarılmasını ve uzun vadede bölgesel bir federal yapıya geçilmesini istiyor. Özdağ ise bu sürecin önündeki en sert engellerden biri olarak görülüyor.
Özdağ, ABD’nin Kürt siyaseti ve PKK politikalarına sert tepki gösteriyor. FETÖ, NATO ve ABD destekli operasyonları doğrudan eleştiriyor. Türkiye’nin sığınmacılar için bir tampon bölge olmasına karşı çıkıyor.
Bu tutumlar, ABD için açıkça “rahatsız edici”. Çünkü ABD, Türkiye’yi Ortadoğu politikalarının bir parçası haline getirmek isterken, Özdağ gibi milliyetçi aktörler bu plana direniyor.
ABD belgelerinde, Ümit Özdağ’ın Batı’nın Türkiye’yi parçalamak için bir “Türk Milošević” yaratmaya çalıştığını düşündüğü belirtiliyor. Batılı güçlerin Türkiye’yi etnik-dini bir iç savaşa sürüklemek için kurgular yaptığı ve bu senaryoya karşı Özdağ’ın sert bir mücadele verdiği ifade ediliyor.
ABD, bu söylemleri “komplo teorisi” olarak değerlendiriyor. Ancak tarih ve bu dönemde yaşanan gelişmeler bize gösteriyor ki, Balkanlar'dan Ortadoğu'ya kadar birçok ülke, etnik ve dini bölünmelerle istikrarsızlaştırıldı ve ardından Batı’nın dizayn ettiği yeni yönetimlere teslim edildi.
Özdağ’ın ABD’ye yönelik bu sert şüpheciliği ve direnci, aslında Türk siyasetinde bağımsız bir çizgiye sahip olmanın ne denli zor olduğunu gösteriyor.
ABD’nin belgelerinde Özdağ hakkında “karizması olmayan, ancak zeki ve kurnaz” şeklinde ifadeler kullanılıyor. Bu yorum, ABD’nin aslında onun halk üzerinde geniş çaplı bir etki oluşturmasını beklemediğini, ancak fikirlerinin ciddi bir tehdit oluşturduğunu düşündüğünü gösteriyor.
Özellikle Türk Milliyetçilerinin ABD’ye karşı tepkisini örgütleyebilecek potansiyeli, onun ABD tarafından yakından takip edilmesine sebep oluyor.
Bu belgeler, ABD’nin Türkiye’de milliyetçi ve bağımsız siyaset izleyen aktörleri nasıl değerlendirdiğini açıkça ortaya koyuyor.
ABD, Türkiye’yi etnik bölünmelere açık, göçmen tampon bölgesi haline getirilmiş ve Ortadoğu’daki planlarına entegre edilmiş bir ülke olarak görmek istiyor.
Özdağ gibi aktörler ise buna doğrudan karşı çıkıyor. Bu nedenle yıllardır radarlarına takılmış ve “milliyetçi, komplocu, kurnaz ama karizmasız” şeklinde raporlanıyorlar.
Tarih boyunca ABD’nin sevmediği liderler ve hareketler, genellikle ülkelerinin milli çıkarları savunanlar oldu. Çünkü bu durum emperyalist zihniyetin en büyük düşmanıydı ve çıkar çatışmalarına neden oluyordu. Türkiye’de de benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Belki de asıl sorgulamamız gereken şey, ABD'nin kimleri sevmediği değil, kimleri destekleyip öne çıkardığıdır.
Ve Wikileaks belgeleri bu tür desteklenip öne çıkarılanlarla dolu!