Mevcut trendlere baktığımızda, bir ülke de nüfus artışı durduğunda, nüfus kısa süre sabit kalmakta, ardından düşüşe geçmektedir. Nüfusun azalmaya başlaması, aynı zamanda yaşlanması ve üretkenliğinin düşmesi anlamına geliyor. Bugüne kadar nüfusu azalmaya başladıktan sonra, azalma hızını yavaşlatmayı başaran devletler olsa da azalma trendini tekrar artışa çevirebilen ülke olmadı. Almanların, Slavların, Japonların ve Korelilerin en hayati sorunları nüfuslarının istikrarlı olarak hızla azalmasıdır. Mevcut trendi düzeltemezlerse yarım asır sonra bugünkü nüfuslarının yarısına, bir asır sonra çeyreğine düşecekler. Yani büyük millet olma vasfını yitirecekler.

        Nüfusu değerlendirirken bakılması gereken en önemli oran, kadın başına doğurganlık oranıdır. Doğurganlık oranı, kadın başına 2’den biraz yüksek olmalıdır. Eğer herkes evlenerek iki çocuk sahibi olsa nüfus aynen devam eder.  Fakat ortalama ömür süresi sürekli arttığından nüfusun genç kalabilmesi yani yenilenmesi için oranın 2’den biraz yüksek olması gerekir. Dolayısıyla kadın başına 2,2 ile 2,5 arası doğurganlık oranı, nüfusu yenilemek ve üretkenliğin devamını sağlamak için idealdir. Zengin olmayan memleketlerde, nüfusun 2.5 oranının üzerinde artması, işsizlik ve fakirlik anlamına geldiğinden, sorun teşkil eder.

        Konuya devletler açısından baktığımızda, bir devletin dayandığı toplum, o devletin beşeri gücüdür. Beşeri güç, devletler için en önemli güçtür, çünkü diğer bütün güçler, beşeri gücün türevidir. Toplumun nüfusu, eğitim seviyesi, ekonomik durumu, dinamizmi, yaş ortalaması ve devlete olan bağlılığı gibi faktörler beşeri gücü oluşturur. Devlet, beşeri gücü oluşturan tüm unsurları iyileştirmekle yükümlüdür.

       Beşeri gücü oluşturan unsurlarda ciddi bozulmalar olursa, devlet ne kadar güçlü olursa olsun, orta ve uzun vadede milletin ve devletin varlığı tehlikeye girer. Örneğin Japonya’yla, Rusya’da nüfus azalıyor. Rusya’da, ilaveten Ruslar azalırken, Türkler artıyor. Ekonominin iyi olması, kalkınma hızının yüksek olması, nüfusun azalması sorununu çözemez. Bu sorun yüzyıl sonra Rusya olmaktan çıkmış Rusya demektir. Sürekli yaşlanan ve nüfusu azalan yani tükenen Japonya demektir.

                                                            Türk Ülkelerinin Doğurganlık Oranları

                                         

                                          2000 Yılı          2020 Yılı        2021 Yılı

     

       Türkmenistan              3.63                 2.70              2.67

       Tacikistan                     4.35                 3.24              3.19

       Kırgızistan                     3.22                3.00               2.89

       Türkiye                          3.20                1.92               1.89

       Özbekistan                   3.09                2.90                3.17

       Azerbaycan                  2.19                1.70                1.52

       Kazakistan                    2.03                3.13                3.32

       Tablodan görüleceği gibi Kazakistan ve Özbekistan dışındaki Türk devletlerinde doğurganlık oranı düşmektedir. Şehirleşen ve eğitim seviyesi yükselen toplumlarda doğurganlığın düşmesi normaldir. Önemli olan zengin ülkelerde oranın 2.50’nin, orta halli memleketlerde 2.2’nin altına düşmemesidir. Dikkat edilirse zaten nüfusu az olan Azerbaycan’ın oranı hem çok düşüktür hem de istikrarlı olarak düşmektedir. Bu aşamada gereken önlemler alınmazsa, Azerbaycan, nüfusu azalan ve yaşlanan ülkeler arasına dahil olacaktır.

       Türkiye’nin de durumu dramatiktir.  Zira 2023 senesinde kadın başına doğum oranı 1,51 olarak açıklandı. Yani oranın azalma trendi hızlandı. Milletler için çok kısa olan yirmi yılda, doğurganlık oranının bu kadar hızlı düşmesi alarm zillerinin çalmasını gerektirir. Doğurganlık oranımız sadece üç yılda 0.41 (1.92’den 1.51’e) nispetinde düşünce dünya rekoru kırdık. Düşüş trendi devam ederse Türkiye tüm dinamizmini kaybeder.

       Tedbir alınmazsa Türkiye ve Azerbaycan’da nüfus artışı durmak üzeredir. Ardından nüfus kısa süre sabit kalacak sonra azalmaya ve yaşlanmaya başlayacaktır. Türkiye’de, sığınmacıların kadın başına doğum oranının 5.3 olması nedeniyle gelecekte nüfusun dengesinin bozulması mukadderdir. Türkiye’de doğurganlık oranının düşmesinde ekonomik krizin etkili olduğu muhakkaktır. Fakat istikrarlı olarak zenginleşen Azerbaycan’da oran neden bu kadar hızlı düşüyor, araştırılmalıdır.      

       Kazakistan’da, 2000 yılına göre artış gözükmesinin nedeni, 1990’lı yıllarda ve 2000’lerin başında yoğun Rus göçü olmasıdır. 2000 yılında da Kazak hanımların doğum oranı yüksekti. Rusların doğum oranının çok düşük olması, ortalamayı düşürüyordu. Kazakların oranının yüksek olmasının bir sebebi de Kazakistan’ın ekonomik olarak hızlı kalkınmasıdır. Özbekistan’da da 2020 yılında kadar düşen doğum oranının artışa geçmesinin başlıca nedeni, ekonominin düzelmesidir.

       Almanya’nın 2019 yılı doğurganlık oranı 1.54. Bu oran nüfusun iki nesilde yarıya düşmesi ve her yıl daha da yaşlanması demek. Almanya her sene üç yüz bin yabancı iş gücü ithal ederek iş gücü açığını gideriyor. Ama ne kadar seçici olursa olsun, nüfusun dengesi bozuluyor. Kaldı ki 1.54 oranı, Almanya ortalaması. Almanların doğurganlık oranı daha da düşük.

       Rusya’nın 2019 yılı doğurganlık oranı 1.50. Bu oran 2000’de 1.25, 2008’de 1.40’tı. Putin başkan olduktan sonra, Rusya nüfus artışını destekleyerek, teşvik etti. Uyguladığı politikalar sayesinde, doğurganlık oranını biraz yükseltti. Bununla beraber, Rusya’nın demografi sorunu çözülemez. Rusların doğum oranı çok düşükken Rusya vatandaşı Türklerin çok yüksektir.

       Rusya, SSCB yıkıldıktan sonra Doğu Avrupa, Baltık, Balkan ve eski Sovyetler Birliği ülkelerinden yoğun Rus göçü aldı. Rusya dışındaki Rus kökenlilere hatta Slavlara vatandaşlık verdi. Bünyesine Kırım’ı kattı. Buna rağmen 31 yılda nüfusu artmadı azaldı. Aynı dönemde Türkiye’nin nüfusu 52 milyondan 85 milyona yükseldi. Ayrıca Rusya’da, Rusların oranı %80 ‘in üstündeyken, %70’in altına düştü.

       Rusya mevcut üretim seviyesini sürdürebilmek için her yıl dört yüz bin yabancı işçi kabul ediyor. Yabancı işçilerin büyük kısmı Özbek, Kırgız ve Tacik. İşçilerin ekseriyeti zamanla vatandaş oluyor. Yani uzun vade de sonradan vatandaş olanlar nedeniyle de Türk nüfus artıyor. Bu gelişmeden rahatsız olan Putin haziran ayında ziyaret ettiği Kuzey Kore’yle yabancı işçi kabul anlaşması imzaladı.

        Türk devletlerinin dışında yaşayan Türklerin nüfusu istikrarlı olarak artmaktadır. Özellikle Rusya ve İran’da nüfusun dengesi, Türklerin lehine değişmektedir. İran’da nüfusun artış hızı düşüktür ama azınlıkların artış hızı Farslardan biraz daha yüksektir. Türk nüfusu, doğum oranlarının yüksek olduğu Afganistan, Doğu Türkistan, Suriye, Moğolistan ve Irak’ta iç savaş, zulüm ve fukaralık kaynaklı göç nedeniyle azalıyor.

       Türk devletleri, özellikle Türkiye ile Azerbaycan nüfus artışı konusunda doğru stratejiler oluşturmazlarsa, nüfusumuz genç ve çoğalan özelliğini yitirerek hem yaşlanır hem de azalır. Fakir ülkelerde nüfus hızla artarken zengin ülkelerde düşüyor. Bu trend, göç olgusunun hızlanacağını hatta istila seviyesine geleceğini gösteriyor. Tedbir alınmazsa tek sorunumuz nüfusun azalması olmaz, istila edilen ülkelerin arasında bizde oluruz.