Seçimlere 5 gün kaldı.
Sandığa giderken İktidar bileşenlerinin gerginliği seçmene yansıyor!
Kendince vatanı koruma adına; taşlı/sopalı, sövmeler, tehditler birbiri ardına sıralanıyor.
Seçmeni geren ise bu tehdit dilinin, bizzat seçim güvenliğinden sorumlu makamlarda bulunan siyasetçilerden gelmesi!
Seçimlerden sorumlu kişilerin tavrının Yüksek Seçim Kurulu başta olmak üzere, hiçbir devlet kurumunca denetlenmemesi karşısında; “muhalefete her şey yasak(!) iktidara her şey serbest!” olduğu anlaşılıyor!
Hatta bu süreçte bazı muhalif kişilerin tutuklanmaması “iktidarın” lütfu(kıyağı) gibi telaffuz edilirse, hiç şaşırmayacağız!
Neyi ne kadar yapabileceğimize karar veren iktidar bileşenleri, seçimlerde sadece onları seçebileceğimizi düşünmüş olmamalılar ki, millet ittifakı bileşenlerinin onları geçecek oy alması ihtimaline karşı; dindarların, milliyetçilerin kaybedeceğini, dinsizlerin ve teröristlerin ülkeyi işgal edeceğini açık açık söylemeye başladılar!
Yani milliyetçiler ve dindarlar ne kazandılar da bu iktidar kaybederse kaybedecekler?
Bir takım menfaat ortakları, itiraf edip “neyi nasıl takip edip, paylaşıldığını” anlatsalar bile, seçmene sopa gösterip “din/iman” pazarlamaktan asla çekinmiyorlar!
Yani arkadaşların sevap yarışında değil, milyar dolar yarışında olduklarını anlıyoruz; bu itiraflara ve servet transferlerine bakınca!
Asıl sorun, milyonlarca dolar komisyon yarışlarına bakıp, oy vererek “sevap” kazanacağını sanan seçmende!
Umarım, seçimlerin sevap işlemek için oy verme işlemi olmadığını, bazı dindarlarımız bu itiraflarla anlamış olsunlar!
***
Bölücü terör örgütü ülke gündemini hiç bu kadar işgal etmemişti.
Sabahtan akşama, 24 saat bölücü örgütü ağızlarından düşürmeyen iktidar bileşenleri, 22 senelik hesaptan kaçınmaya mı çalışmakta?!
Türk ordusu, vatanın çevresini ateş çemberi ile saran bütün sorunlara göğüs germesine rağmen, bir şirket ve mühendislerinin bölücü terör örgütünü bitirdiğini iddia ederek, bu mücadeleye gölge düşürülmesine razı olmak; bir vatansever olarak beni çok rahatsız ediyor.
Bu ülke; her bir bireyiyle ülkesine hizmet etmek, kurucu lider Mustafa Kemal Atatürk’ün hedefleri ile “çağdaş dünya ile yarışmak” için varlığını Türk varlığına feda etmek için var oldu.
Hiçbir kişi ve kuruluş “bir diğerimizden” daha değerli, daha kıymetli değildir.
Her yaptığımız bu “vatanın” bize olan borcu değil, bizim “vatana” olan borcumuzdur…
Birbirimize teşekkür etmek için oluşan sebeplerden, bir diğerimize minnet borcu çıkarmak; kimsenin haddi değildir, olamaz!
***
İktidar bileşenlerini erkek egemen bir toplum özlemi olduğu açıkça görünmekte.
En az örtünme hakkı kadar önemli kazanılmış birçok kadın hakkını kaldırmak ve bu hakları “ahlaksızlık” olarak niteleyip, aile yapısına aykırı olduğu iddiası ile “vazgeçeceklerini” ifade etmekten çekinmiyorlar!
Bir erkek olarak aslında belki de sırf bu sebeple cumhur ittifakını desteklemek her erkeğe farz(!) gibi görünüyor(!)
Bir erkekten daha fazla bu anlayışa sahip olan kadın var mı?
Varsa eğer, iktidar ve bileşenleri doğru yoldadırlar!
***
Kendi savruldukları yerden “terör korkusu salarak” doğrulmaya çalışan cumhur ittifakı bileşenleri, bu milletin ferasetinin farkında olmadığı anlaşılıyor.
Seçimler bu ülkenin en değerli karar mekanizmasıdır.
Bu mekanizma “ülke bize teslim olsun” diye çalıştırılamaz!
Ancak güven duyulan zaman kadar “emanet” edilir.
22 senelik iktidar, bu güvenin sahibi olduğunu sanmakla çok büyük hata yapıyor!
Güven duygusu tehditle oluşmaz!
Sandık sonuçlarının aleyhine olmasını bile “milli güvenlik sorunu” yapan cumhur ittifakı, fena halde yanılmaktadır.
Seçmeni “vatan” ile tehdit etmekle büyük bir hata yapmakta, günah işlemektedir.
Sandık sonuçları önce tarihin, sonra hepimizin namusudur.